31 Mayıs 2012 Perşembe

Okmeydanı Hastanesi yıkılıp yeniden yapılacak


İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB) tarafından yıkılıp yeniden yapılacak olan Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi yıllık 1 milyon 500 bin ayakta ve 50 bin yatan hastaya hizmet verecek.

İstanbul İl Özel İdaresi İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB), Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) kapsamında yıkıp yeniden yapacak. İhale süreci tamamlandıktan sonra yüklenici firma ile Ekim-Kasım 2012’de sözleşme imzalamayı hedefleyen İPKB, inşaat sürecini de hemen başlatacak.

876 yataklı genel hizmet hastanesi olarak planlanan yeni hastanenin tüm odaları Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan nitelikli hasta yatağı tanımına uygun olarak içinde tuvaleti, banyosu, en fazla iki hasta yatağı, televizyonu, telefonu, yemek masası, etajeri ve yatılabilen refakatçi koltuğu bulunacak şekilde yapılacak.

Depremden Bağımsız Hastane
Yeni hastane olası bir depremin hemen ardından kesintisiz servis verebilecek şekilde sismik yalıtımlı olarak yapılacak. Binanın düşeyde zeminle bağlantısının koparılması için yapıların temellerine yerleştirilen ileri teknoloji ekipmanlar vasıtası ile depremlerin neden olduğu kuvvetli yer hareketlerinin yapılar üzerine getirdiği ek yüklerin etkilerini azaltan ve Japonya başta olmak üzere deprem tehlikesi ile karşı karşıya olan gelişmiş birçok ülkede yıllardır başarı ile uygulanan bu yeni teknik aynı zamanda “Depremden Bağımsız Bina” teknolojisi olarak da adlandırılıyor.

Odalar 35 metrekare olacak
Servisteki hasta odalarının yarısı tek, yarısı çift kişilik olarak planlanırken hem tek hem de çift kişilik tüm hasta odaları yaklaşık 35 metrekare olacak. Tek kişilik odalar acil durumlarda çift kişilik olarak da kullanılabilecek ve hastane kapasitesi bin 315 yatağa kadar yükseltilebilecek.

Hastane kapasitesi yıllık 1 milyon 500 bin ayakta ve 50 bin yatan hasta olarak hedefleniyor. Hastanede kapalı yer altı otoparkları planlanmak suretiyle geniş yeşil alanlar bırakılacak, bu alanlar aynı zamanda afet ve acil durumlarda toplanma merkezi işlevi de görecek.

Mevcut işleyiş kesintiye uğramıyor
İki aşamada yapılacak yeni hastane, mevcut hastanenin işleyişi kesintiye uğramadan inşa edilecek. Enerji tasarruf sistemleri ile donatılacak hastane, tri-jenerasyon merkezi ile kendi elektriğinin önemli bir kısmını doğalgazdan üretebilecek. Açığa çıkan ısı enerjisi ile de hastanenin ısıtılması ve soğutulması sağlanarak işletme maliyetleri asgari düzeyde tutulacak.

Mevcut Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin toplam kapalı alanı 55 bin metrekare iken yeni yapılacak hastanenin toplam kapalı alanı 235 bin metrekare olarak planlanıyor. Acil durumlarda ihtiyaca cevap verebilmek amacıyla mevcutta bin 300 metrekare olan acil servis alanı 10 bin metrekareye çıkarılacak. Toplam ameliyathane sayısı ise mevcut hastanede 17 iken yeni hastanede 28 olacak.

Read more...

'Evimizi yıkanın villasını yıkarız'


Kentsel dönüşüm projesi kapsamında evlerinin yıkılacak olmasını protesto eden Eyüp ve Alibeyköy'lü vatandaşlar, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) binası önünde eylem yaptı.

İBB Başkanı Kadir Topbaş'la görüşene kadar bina önünden ayrılmayacaklarını söyleyen eylemciler, önümüzdeki hafta kendileriyle görüşüleceği sözünü alınca eylemlerinden vazgeçtiler. Eyüp İlçesi'ne bağlı Alibeyköy semtindeki Güzeltepe, Yeşilpınar, Çırçır, Karadolap ve Akşemsettin mahallelerindeki gecekonduların kentsel dönüşüm projesi kapsamında yıkılacak olması, gecekondu sahiplerini ayağa kaldırdı. Evlerinin yıkılmasına karşı çıkan Eyüp-Alibeyköy Halk Komiteleri üyesi yaklaşık 150 kişi, polisin yoğun güvenlik önlemleri aldığı Fatih Saraçhane'deki İBB Binası önünde toplanarak eylem yaptı.

"Kentsel sürgüne son", "Evimizi yıkanın villasını yıkarız", "Yıkım değil yerinde ıslah" yazılı pankart ve dövizler taşıyan eylemciler "İşgalci değil, halkız","Direne direne kazanacağız" şeklinde sloganlar atan grup gecekondularına tapu istediklerini söyleyerek İBB Başkanı Kadir Topbaş ile görüşmeden ayrılmayacaklarını belirtti.

Kadir Topbaş'ın belediye binasında olmadığını öğrenen grup adına 8 kişi Mesken ve Gecekondu Müdürlüğü'ne giderek Daire Başkanı Sami Kılıç ile görüştü. Kılıç, grubu önümüzdeki hafta İBB Başkanı Topbaş ile görüştüreceğini söyledi.

Görüşmenin ardından grup adına basın açıklaması yapan semt sakinlerinden Güneş Aydın, "Buraları yoktan var ettik. Elektriği, suyu, telefon hatlarını çekerken neredeydiler. Buralara ilk geldiğimizde burası hayvanların konakladığı bir yerdi. Buraları biz düzelttik. Biz burada işgalci değiliz asıl yerimize getirilecek olanlar işgalcidir. Bize her seçim döneminde gelip size tapunuzu vereceğiz diyenlere sesleniyoruz; AKP, CHP, MHP ve tüm siyasi partilere oy veren bizler, hep birlikte bir araya geldik ve haklarımız, oturduğumuz evlerin tapuları verilinceye kadar mücadele edeceğiz" dedi.

Read more...

Libya'daki Türk müteahhitler parasını alamıyor


TMB Başkanı Emin Sazak, Libya'da iş yapan 140'tan fazla Türk müteahhitin yaklaşık 400 milyon dolar alacağının ödenmesi konusunda biraz daha sabırlı olunması gerektiğini bildirdi.

Sazak, basına yaptığı açıklamada, Libya'da iş yapan Türk müteahhitlerin en büyük sıkıntısının paralarını alamamak olduğunu belirterek, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan başkanlığında Libya'ya giden heyetin, yapılan görüşmelerden olumlu sonuçlar aldığını söyledi.

''Libya'da iş yapan Türk müteahhitler, orada yaptıkları işler için çok ciddi harcamalar yaptılar'' diyen Sazak, Libya'da iş yapan 140'dan fazla Türk müteahhidin yaklaşık 400 milyon dolar alacağının bulunduğunu anımsattı.

Bakan Çağlayan'ın Libya'daki temaslarında bu durumun iletildiğini anlatan Sazak, ''Libya makamları, 'biz bu paraları ödeyeceğiz' dediler. Bu güzel bir haber, ama bunun zamanlamasını ve ne zaman olacağını şu an için kestirmemiz mümkün değil. Ben her halükarda, sabırlı olmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Libya, yeni yeni oluşuyor. Bürokrasi yeni yeni oturuyor. Birçok bölgesinde güvenlik tam olarak sağlanmış değil'' diye konuştu.

-''Şantiyelerdeki hasarların ödeneceğine inanıyorum-''

Libya'nın öncelikleri arasında, yurt dışıyla ilgili konuların biraz daha ileriye ertelenebileceğine dikkati çeken Sazak, ''Çünkü şu anda geçici hükümet bulunuyor. Ülke, demokrasiye, seçime hazırlanacak'' dedi.

Ancak Libya'da iş yapan Türk müteahhitler açısından gelişmelerin olumlu olduğunu dile getiren Sazak, ''Hakediş bedellerinin ne zaman alınacağı konusunda bir öngörüm yok, ama ümidim en kısa zamanda olması'' diye konuştu.

Libya'daki yetkililere, hakediş tutarlarının ilk aşamada yarısının ödenebileceğinin önerildiğini anlatan Sazak, orada iş yapan ve çok sıkıntı çeken firmalar, hakediş bedellerinin bir kısmını almaları halinde rahatlayacaklarını ve yarım kalan işlerine devam edebileceklerini ifade etti.

Türk müteahhitlerin, Libya'daki makine parkları ve şantiyelerdeki hasarların karşılanması için yerinde tespit yapılması gerektiğini kaydeden Sazak, ''Bu bir sonraki aşama. Bu hasarların ödeneceğine inanıyorum. Hukuk çerçevesinde, 'Türk firmalarının her türlü haklarını koruyacağız' diye söz aldık'' dedi.

-''19 milyar dolarlık iş hacminin bulunduğu Libya'da faaliyet sürecek''-

Libya'da iş yapan Türk müteahhitlerin çalışmalarına devam edeceklerini anlatan Sazak, ülkede devletin tam işlevini kazandığında, Türkiye'nin 19 milyar dolar civarında iş hacminin bulunduğu Libya'da, en yoğun şekilde faaliyet göstereceklerini bildirdi.

İnişleri ve çıkışları çok fazla olan Libya'da artık durumların düzeleceğine inandığını ifade eden Sazak, ''Arap Baharı neticesinde orada oluşacak yeni hükümet, daha hakkaniyet çerçevesinde çalışacak. Hepimizin alışık olduğu uluslararası sistem çerçevesinde çalışacağını ümit ediyoruz. Orası için ümitliyim'' diye konuştu.

Read more...

Libya’da Türk şirketlerinin varlıklarına el konuldu


Libya'da, 338 kurum veya şahsın varlıklarına tedbir kondu. TMB Başkanı Emin Sazak, “Devletleştirme oluyor ancak bu tedbirin yanlışlıkla yapıldığını sanıyoruz” dedi.

Libya’da, aralarında Türklerin de bulunduğu 338 kurum ve şahsın varlıklarına tedbir konuldu. Bu kişi ve kurumların hesaplarına el konulup, herhangi bir işlem yapılmasına izin verilmezken, durumun seçimler öncesinde eski rejime yönelik bir tavır olduğu ifade ediliyor. Odac isimli, Libya’nın TOKİ’si ile iş yapan Türk firmaların da aynı şekilde banka hesapları dondurulmuş durumda bulunuyor. Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Emin Sazak, “Şu anda karışık bir durum var. Devletleştirme söz konusu ancak bu tedbir koymanın yanlışlıkla yapıldığına dair bilgiler de geliyor. Durumu takip ediyoruz” dedi.

Anlaşmaya aykırı davranış
Libya ile Türkiye arasında yatırımın karşılıklı korunması anlaşmasının olduğunu ifade eden Emin Sazak, “Bu durumda anlaşmaya aykırı davranmış görünüyorlar. Türk hükümeti de girişimlerde bulunacaktır. Ekonomi Bakanlığı ve TMB olarak durumu inceliyoruz. Hemen fevri davranmamak gerekiyor” diye konuştu.

TOKİ’ye el koymak gibi
Yalnızca Türkler değil Libya’da faaliyet gösteren yabancı şirketlere yönelik bir uygulama olduğunu ifade eden Emin Sazak, şunları söyledi: “330 kişi ve kuruma yönelik bir durum var. Bunların yaklaşık 200’ü de kişilerden oluşuyor, kurum değil. Eski rejimle ilgisi olan kişiler ve şirketlerle ilgili bir durdurma var. Durum siyasi gözüküyor ancak ortada bilgi kirliliği var. Şu anda bize gelen bilgiler arasında bu kişilerin ve kurumların varlıklarına tedbir konulmuş gözüküyor. Türkiye’de devletin bir kurumu olan TOKİ’ye Merkez Bankası’nın el koyması gibi bir durum bu.”

Devlet şirketleri durdu
Rixos Otelleri’nin sahibi Fettah Tamince ise, genel olarak devlet şirketlerinin faaliyetlerinin geçici olarak durdurulduğunu belirterek, şu bilgileri verdi: “Libya’da yabancı bir şirketin Libyalı şirketlerle ortaklık kurabilmesi için en az yüzde 35 oranında Libyalı payı olması gerekiyor. Bu tip ortaklı şirketlere şimdi yeni yönetim atanana kadar işlem yaptırmıyorlar. Devlet şirketlerinin yönetimi durduruldu. Libya’da istikrarlı bir yönetim yok, şu anda seçim bekleniyor.”

Rixos’un müdürü Libya’dan kaçtı
Libya’nın başkenti Trablus’ta bulunan Türk oteli Rixos’un Genel Müdürü Şükrü Koçak, can güvenliği olmadığı için önceki geceyi Türkiye Büyükelçiliği’nde geçirdi ve dün de Türk Hava Yolları’nın tarifeli uçağıyla Türkiye’ye döndü. Otelde çalışan 54 Türk personel de, ‘ölüm tehdidi’ aldıkları gerekçesiyle Türkiye’ye dönmek üzere harekete geçtiler. Mart ayında otelde 6 aydır kalan milis lideri Ali Daw Zintani, fatura çıkarılınca oteli basıp Genel Müdür Şükrü Koçak’ı kaçırmıştı. Otel müdürü, Türkiye Büyükelçiliği’nin çabalarıyla kurtarılmıştı. Zintani ve adamları, otelin içinde havaya ateş ettikten sonra Koçak’ı alıp Zintani’nin kentin Fallah bölgesindeki ofisine götürmüştü. Koçak, kaçırılma olayı sırasında darp edilmiş, sağ kulağında duyma kaybı olmuş ve dizlerinden yaralanmıştı. Büyükelçiliğin girişimiyle 2 gün sonra serbest kalan Koçak’a yönelik ölüm tehditleri devam etti. Önceki gün ‘can güvenliği olmadığı’ gerekçesiyle Büyükelçiliğe sığınan Şükrü Koçak, geceyi burada geçirdi. Dün de Türkiye’ye döndü. Otelde çalışan 54 Türk personel de, aynı gerekçeyle iş bırakıp, Türkiye’ye dönmek üzere harekete geçti.


Read more...

Etiler'den Altunizade'ye teleferik


İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Etiler'den Altunizade'ye bir teleferik projesini de hayata geçireceklerini belirterek, "İstanbul Boğazı'nı geçen bu teleferikte Altunizade'nin diğer bir aktarması da Çamlıca'ya olacak" dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Çamlıca'daki televizyon kulesinin yanında inşa edileceğini açıkladığı camiyle ilgili yer tespitinin ve diğer çalışmaların yapıldığını söyledi.

Topbaş, Singapur Sanayi ve Ticaret Bakanı nezdinde Devlet Bakanı Lee Yi Shyan ve beraberindeki heyetle görüşmesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Çamlıca'da yapılması planlanan camiyle ilgili soru üzerine Topbaş, konuyla ilgili çalışmalarda kendilerinin de görüşü olduğunu belirterek, "İstanbul'a simgesel değerlere sahip ve simgesel değeri de getirecek büyük bir cami düşünülmekte. Özellikle önemli bir yapıt olduğunu düşündüğümüz, sayın Başbakanımızın da çokça önemsediği Ataşehir'de yapılandan daha büyükçe olan caminin mimarı tarzının ne olacağını söylemek istemiyorum. O konuda çalışmalar yapılacaktır. Ayrıca orada yapılacak olan bir Çamlıca Anten Kulesi var. Son aşamasına gelindi. O da bu bağlamda hayata geçirilecek. Çalışmalar yapıldı" şeklinde konuştu.,

Topbaş, caminin planlara işlenmesi gerektiğini ifade ederek, "O planlara işleme işini de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapacak. O işi düzenleyecek ve teklifi yapacak" dedi.

Etiler'den Altunizade'ye teleferik yapılacak
Topbaş, Etiler'den Altunizade'ye bir teleferik projesini de hayata geçireceklerini belirterek, şunları kaydetti: "İstanbul Boğazı'nı geçen bu teleferikte Altunizade'nin diğer bir aktarması da Çamlıca'ya olacak. Bu, cami projesinden önce düşündüğümüz bir projedir. Teleferik çalışmalarını esasında 4 yıl önce başlattık. Bunu dünyada bazı kentlerde başarılı yapmış olan firmalar ve ülkeler var. Yap-işlet olarak vermek istiyoruz. Saatte 6 bin yolcu kapasiteli bir sistem olacak."
Teleferik projesinin ulaşım ve turistik yönüyle önemli olduğunu vurgulayan Topbaş, "İki kıtayı teleferikle geçmek önemli ve heyecan verici bir hal alacaktır. Geçenlere de sertifika verilecektir. Diğer taraftan kent içi ulaşım da önemlidir. Yani saatte 6 bin yolcu aldığınızda bayağı ciddi bir yoğunluk demektir" diye konuştu.

3. köprü projesi
Topbaş, 3. köprü ihalesiyle ilgili soru üzerine de 3. köprünün İstanbul'a önemli bir katkıda bulunacağını söyledi.
"Maalesef özellikle kış aylarında, karlı ve yağmurlu havalarda ikinci köprü ciddi şekilde trafik kazalarına sebebiyet veriyor" diyen Topbaş, şöyle devam etti:
"Günde 30 binin üzerinde kamyon ve tır geçmekte. Artık kent içi trafiğinin yoğun hale geldiği bir köprü. Daha çok transit yapı ve raylı sistemi içinde barındıracak olan 3. köprü, İstanbul'un bu kazalar başta olmak üzere, sıkıntılı kent yoğunluğuna önemli bir nefes aldıracak. 2015 yılı itibariyle bitirilmesi hedeflenen bu köprü önemli bir katkı sunacak."


Read more...

Kaya Gazı sondajları başlıyor


Prof. Dr. Namık Yalçın, Türkiye'de 20 trilyon metreküplük kaya gazı rezervi olduğunu açıkladı.

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Namık Yalçın, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın (TPAO) kaba hesapla 20 trilyon metreküplük kaya gazı rezervi olabileceğini bildirdiğini belirterek, "Güneydoğu Anadolu'da arama çalışmaları başlamak üzere. Bu yıl içinde ilk sondaj ve arama kuyusu açılacaktır" dedi.

Kocaeli Sanayi Odası (KSO) Meclis Toplantısı'nda konuşan Yalçın, özünde fosil yakıt olan kaya gazının bitümlü kayalar, gaz hidratlar, sığ biyojenik gazlar, sıkı gazlar ve kömür gazları gibi alternatif enerji kaynakları arasında bulunduğunu söyledi.

Petrol ve doğalgazın oluştuğu ana kayayı terk ettiğini, farklı bir yerde açığa çıktığını ancak bir bölümünün terk etmeyerek ana kayada kaldığını, bu bölümün kaya gazını oluşturduğunu ifade eden Yalçın, konunun yeni fark edilen bir şey olmadığını, 20. yüzyılın ortalarından beri bilinen bir durum olduğunu kaydetti.

Günün koşulları, üretim maliyeti ve teknolojinin yetersizliğinin bu tür kaynakların kullanılmasına imkan vermediğine değinen Yalçın, şöyle konuştu:

"1973 petrol krizinden itibaren özellikle gelişmiş ülkeler alternatif enerji kaynakları arayışına girdi. Böylelikle petrol ve doğalgaz oluşturmuş kayaların bünyesindeki gazın üretilebilirliği gündeme geldi. Her kaya, kaya gazı içermez. Bu kayaların belirli özelliklere sahip olması gerekmektedir. Belirli bir oranda organik madde içerecek, yeterli olgunluğa ulaşmış olacak. Kaya gazının alternatif bir enerji kaynağı olarak gündeme gelmesi, bu işin ekonomik anlamda yapılabilir olmasından kaynaklanıyor. Ana kaya olağan koşullarda geçirgen ve üretime elverişli değildir. Bu kayanın öncelikle hapsettiği gazı serbest bırakır hale getirilmesi gerekiyor."

Yalçın, ilk kaya gazı kuyusunun 1981 yılında Amerika'nın Texas eyaletinde açıldığını anımsatarak, 1997'den itibaren yatay sondaj ve hidrolik çatlatma yöntemiyle üretimin önemli miktarda artırıldığına işaret etti.

2006 yılında açılan kuyu sayısının 6 bin 200'e ulaştığına dikkati çeken Yalçın, 32 ülke ve 48 ayrı havzada kaya gazı potansiyeli olabileceğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"İngiltere'yi ele alırsak, kaba bir hesaplamayla 200 'cubic feet'lik (Tcf)' bir rezervle geleceği açısından umutlu olabileceğini düşünen bir ülke. Uluslararası Enerji Ajansı raporlarına göre, kaya gazı küresel bir olay olarak karşımıza çıkıyor. 6 bin 600 Tcf'lik bir dünya rezervi... Bu rakamın 5 bin 760'ı üretilebilir. Bu üretilebilen rezervin 860'ı ABD'ye ait. 2010 yılında Amerika'nın kaya gazı üretimi 5 Tcf'yi buluyor. Bu rakam Amerika'nın doğalgaz üretiminin yüzde 23'ü... 2035 yılına kadar Amerika'daki gaz üretiminin yüzde 46'sının bu kaynaktan yapılması ön görülüyor."

Türkiye'nin durumu
Kaya gazı rezervi bakımından Brezilya, Arjantin, Polonya ve Çin'in de önemli ülkeler arasında bulunduğuna işaret eden Yalçın, yıllık doğalgaz tüketimi 50 milyar metreküp olan Türkiye'nin durumunu ise şöyle özetledi:

"1990'larda Zonguldak havzasında kömür gazı çalışmaları kapsamında birtakım çalışmalar yapıldı. Kaya gazı çalışmaları henüz başlangıç aşamasında. TPAO'nun petrol ve doğalgaz arama çalışmalarında oluşturduğu 70 yıllık birikimi var. Bu birikim önemli katkılar sağlıyor. TPAO, kaba bir tahmini hesapla 20 trilyon metreküplük kaya gazı rezervi olabileceğini bildirdi. Güneydoğu Anadolu'da arama çalışmaları başlamak üzere. Bu yıl içinde ilk sondaj ve arama kuyusu açılacaktır. Trakya havzasında da bir başka şirket arama ve üretim çalışmalarını sürdürüyor. Güneydoğu Anadolu, Trakya, Karadeniz, Doğu Anadolu, Tuz Gölü civarı ve Toroslar, kaya gazı olduğu düşünülen alanlar."

Ekonomik ve politik dengeler
Prof. Dr. Namık Yalçın, kaya gazı üretiminin dünyadaki ekonomik ve politik dengelerin değişimine etkisine ilişkin şunları söyledi:

"ABD'deki doğalgaz potansiyelinin ihtiyaçların tamamını karşılamanın ötesine geçmesiyle 4 yılda fiyatların yüzde 50 düşeceği ve Rusya doğalgazına bağımlı ülkelerin tamamının yeni perspektif içinde vaziyet alması gerektiği ifade ediliyor. Kaya gazı elde edilmesindeki yeni gelişmelerin, dünya enerji piyasasındaki oyuncuların rol dağılımını ciddi bir şekilde değiştirebileceği gündeme geliyor. Kendi öz kaynakları yeterli olmayan Japonya ya da öz kaynakları ihtiyacını karşılamaya yetmeyen Çin gibi ülkeler, dünya piyasasında gaz şirketleri satın alıyor.

Dünya doğalgazda Rusya ve Orta Doğu'ya bağımlıydı. Başka ülkelerde kaya gazı potansiyelinin ciddi olarak gündeme gelmesi, bu alandaki dengeleri değiştirecektir. Kaya gazının dünyayı ve jeopolitik dengeleri değiştireceği görüşü hakim. Tüm ülkelerin enerji ve enerji güvenliği politikalarının, bu yeni enerji kaynağı alternatifi ışığında gözden geçirmesi gerekmektedir."

Read more...

Depremde bina yıkılmasını önleyen 'damper'


ODTÜ Mühendislik Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dicleli, mevcut bina ve köprüleri deprem etkisine karşı koruyan bir cihaz geliştirdi. Dicleli, cihazın önemli yapıların korunmasında çözüm olacağını söyledi.

ODTÜ Mühendislik Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Dicleli, mevcut bina ve köprüleri deprem etkisine karşı koruyan 'Deprem Enerji Sönümleyici' cihazı geliştirdi. Cihaz için Dünya Patent Organizasyonu'ndan patent için teknik onay alındı.

Çelikten yapılan cihazın monte edildiği bina ve köprülerde, deprem enerjisi yapıyı ayakta tutan kolon, kiriş gibi esas yapı elemanları tarafından değil, damperler tarafından emiliyor ve böylece yapının yıkılması engelleniyor.

'Deprem Enerji Sönümleyici' isimli buluş, ODTÜ'deki araştırmalardan ticari hale dönüştürülen ilk araştırma ürünleri arasında yer alıyor. Buluş için ana konusu yapı malzemeleri olan Alman Maurer Söhne GmbH&Co. KG firması ile lisans anlaşması yapıldı.

Yapılarda oluşacak hasar ve buna bağlı can kaybının, yapının temelden ayrılarak temel ile yapı arasına kayıcı yüzeyler ile birlikte monte edilen ve damper olarak adlandırılan cihaz tarafından önlenebileceğini belirten Dicleli, "Bu damperlerin monte edildiği yapılarda, deprem enerjisi yapıyı ayakta tutan kolon, kiriş gibi esas yapı elemanları tarafından değil, deprem etkisi altında temel seviyesinde ötelenen damperler tarafından emilir ve yapının hasar görmesi engellenir. Başka bir deyişle hasar yapıda değil damperlerde meydana gelir" dedi.

Damper nasıl çalışıyor
Dicleli, 'MRSD' adı verilen damperin deprem enerjisini sönümlemek üzere üç yıllık aralıksız bir bilimsel çalışma sonucunda geliştirildiğini de anlattı:

"Damper, üstte ray sistemi ve altta enerji emici sistem olmak üzere iki ana kısımdan oluşuyor. Enerji emici sistem, sekiz çelik silindirden oluşuyor. Çelik silindirler altta bir bağlantı plakasına sabitleniyor, üstte ise sekiz çelik kol ve bu kollara bağlı kayıcılar vasıtasıyla ray sisteminin içerisine oturuyor.

Ray sistemi, bina ve köprülerde üst yapıya, enerji emici sistem ise binalarda temele, köprülerde ise ayaklar üzerine monte ediliyor. Deprem sarsıntısı esnasında ray sistemi ve enerji emici sistem arasında oluşan göreli yatay ötelemeler nedeniyle enerji emici silindirler çelik kolların hareket etmesiyle birlikte dönerek enerji emer ve yapı elemanlarında oluşacak hasarı sınırlıyor. Başka bir deyişle, hasar binada değil enerji emici silindirlerde oluşuyor."

Prof. Dr. Dicleli, damperlerin Japonya, Yeni Zelanda ve ABD'de 1970'li yıllardan beri yaygın şekilde kullanıldığını dile getirerek, çelikten imal edilen damperin ise piyasada pazarlanan teflon alaşımlı kayıcı malzemelerden ve lastikten yapılmış yabancı kaynaklı bu ürünlere kıyasla çok daha iyi bir performansa sahip olduğunu belirtti.

Cihazın mevcut teknolojilerin aksine çevre faktörlerinden etkilenmediğini, bu nedenle çok sıcak ya da soğuk iklimde yüksek performansla çalıştığını anlatan Dicleli, ayrıca çelikten imal edildiği için aşınma göstermediğini söyledi.

Mevcut teknolojide 25-50 yıl
Dicleli, damperlerin servis ömrünün mevcut teknolojilerde 25-50 yıl arasında değişirken, yeni teknolojilerinde 125 yıl olduğunu belirtti.

Teknolojilerinin daha çok hastane, bilgisayar ekipmanlarının bulunduğu önemli yapılar, data merkezleri, askeri ve devlet yapıları, müzeler gibi önemli yapılarda binanın temeline basit kayıcı mesnetlerle birlikte yerleştirilebileceğini söyleyen Dicleli; teknolojinin henüz apartmanlara ve küçük evlere temel seviyesinde koymak için ekonomik olmadığını ancak cihazın diğer bir versiyonunun bu tür binalarda yapısal çerçeve sistemine yerleştirilebileceğini de dile getirdi.

Cihazın Münih Askeri Üniversitesi'ndeki testleri başarıyla geçtiğini belirterek "Testlerimiz tamamlandıktan sonra cihaz tamamen ticari hale gelebilecek" diyen Dicleli; Dünya Patent Organizasyonu'ndan patent onayını elde ettiklerini ifade etti. Prof. Dr. Dicleli; ABD, Avrupa, Çin, Japonya, Hindistan ve Rusya'dan patent alma girişimlerine ODTÜ Teknokent aracılığıyla başladıklarını da sözlerine ekledi.

Read more...

Tahrip edilen 400 bin yıllık Yarımburgaz Mağarası korumaya alındı


Geçmişi Paleolitik Çağ’a kadar uzanan ancak yıllardır film ve televizyon dizilerine sahne olan Yarımburgaz Mağarası’nda kameralar ‘stop’ dedi.

Radikal’in ‘Tarihi ceza’ manşeti üzerine 25 Nisan günü gezdikleri mağaradaki tahribatı yerinde gören 1 No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu nihai kararını verdi. Mağarada ‘Muhteşem Yüzyıl’ ve ‘ Leyla ile Mecnun ’ gibi dizilere çekim yapanlar için daha önce çıkan savcılığa suç duyurusu kararının devamı istendi. ‘Türk’ün Uzayla İmtihanı’ isimli televizyon dizisi için talep edilen çekim izni de reddedildi. Kurul ayrıca Başakşehir Belediyesi’nden tahribatın önüne geçilmesi için önlem alınmasını, mağara ve çevresi için çevre düzenlemesi yapılmasını, mağara çevresinde güvenlik önlemi alınarak, giriş ve çıkışların kontrol edilmesini istedi.

Kapı hem var hem yok
Yarımburgaz Mağarası, insanlık tarihinin 400 bin yıllık en eski yaşam alanlarından biri olarak kabul ediliyor ancak uzun yıllardır korunmuyor. Girişinde demir parmaklıklı bir kapı var ama her yeri kırılan parmaklıklardan içeri girmek zor değil. Yıllarca Türk sinemasına set olan tarihi mağara son dönemde dizi sektörünün uğrak yeri olmuştu. Muhteşem Yüzyıl dizisinin 43 ve 44. bölümlerindeki, Pargalı İbrahim’in tedavi edilerek ölümden kurtulduğu bazı sahneler bu mağarada çekildi.

İzinsiz çekim
Oysa 1. Derece Sit Alanı ve Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tescilli mağarada çekim için izin alınmamıştı. Paleolitik Çağ arkeolojisi için önemli verilerin bulunduğu mağarada ateşler yakılmış, zemin kazılmış, tavanlarına sahneyi zenginleştirmek için yapay sarkıtlar konulmuştu.

Demir kapı kırılarak içeriye girilen mağarada Leyla ile Mecnun dizisinin de bir bölümü çekilmişti. Onlar da daha önce fresklerin bulunduğu duvara boyayla ‘Acil çıkış kapısı’ yazmışlardı. Radikal mağaradaki tahribatı ve olası cezayı, 25 Mart’ta manşetten duyurmuştu.

İstanbul 1 No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu Radikal ’in manşeti üzerine 24 Nisan günü Yarımburgaz Mağarası’na gitti. Üyeler dizilerin bıraktığı tahribatı yerinde gördü.

İncelemede 3 x 3 metre ölçülerinde Paleolitik zeminin kazıldığı, tavanlarına yapay sarkıtlar yapıldığı ve bunların mağara tavanında iz bıraktığı, duvarlarına yazılar yazıldığı tespit edildi. Daha önce de İstanbul Arkeoloji Müzesi tarafından hazırlanan raporda, “Alt galeriden kuzeydoğuya doğru geniş koridor takip edildiğinde 50 metre ileride tabanın kazıldığı ve doldurulduğunun görüldüğü, doldurma toprağın ıslak olmasından kazının yeni yapıldığının anlaşıldığı, çukur üzerinde mağara tavanında yer yer alçı izleri görüldüğü, dekor olarak kullanılan alçıların sökülerek temizlenmeye çalışıldığı” bildirilmişti.

Geri dönülmez zarar
1 No’lu Koruma Kurulu bu bilgilerin ışığında 10 Mayıs 2012 günü aldığı kararında şöyle dedi:
“Altınşehir Güventepe Mahallesi’nde yer alan Yarımburgaz Mağarası’na daha önce verilen zararlarla ilgili olarak suç duyurusu kararının devamına, mağaradaki film çekimleri sırasında tahrip olan yapının ilgili belediyece tekrar yapılmasına, bundan sonra mağarada yapılmak istenilen film, dizi çekimlerinin geri dönülmesi mümkün olmayan zararlar vereceği nedeniyle uygun olmadığına, mağara ve çevresinin bütününü kapsayacak bir çevre düzenlenmesi projesi hazırlanarak kurula iletilmesine, mağara ve çevresinde güvenlik önlemlerinin ilgili belediye tarafından alınmasına karar verildi.”


Read more...

Riva'daki dev arsa ihalesine 3. köprü etkisi


3. Köprü ihalesinin yapılması İstanbul Riva’da satışa çıkan 146 dönümlük arsaya talebi artırdı. GYO’lar ve büyük inşaat şirketleri de arsayla ilgilenmeye başladı

Gemi inşaat sanayinde faaliyet gösteren Düzgit Grup, İstanbul’un en güzel yerlerinden biri olan Beykoz’a bağlı Riva’da 146 dönümlük konut imarlı arsasını satışa çıkardı. Turyap tarafından kapalı zarf usulüyle yapılacak ihale 7 Haziran Perşembe günü saat 14:00’da gerçekleştirilecek. Riva’da Çayağazı Beylik Mevkii’nde yer alan arsa 2975, 2976, 2977, 3005, 3006 ve 3007 parsellerden oluşuyor. 1/ 1000 binlik planları onanan ve inşaata hazır durumda bulunan arsanın büyüklüğü brüt 146 bin 626 metrekare. Yol ve yeşile terk alanının 31 bin 973 metrekare olduğu arsanın net alanı ise 114 bin 653 metrekare. Arsa üzerinde yapılacak inşaat alanı da 32 bin metrekare.

3. köprü yoluna yakın
Arsanın 1/1000 ölçekli koruma uygulama imar planı dahilinde planlarının onanması ve inşaata hazır durumda bulunması cazibesini daha da artırıyor. 3. Köprü otoyolunun bölgeden geçmesi Riva’nın değerini daha artırırken, proje alanı Riva otoyolu ve Kavacık kavşağına 15 dakika mesafede yer alıyor. Devlet Ormanı’na 400 metre, Karadeniz’ e 3 kilometre ve 3. Köprü otoyol bağlantısına ise 1.5 kilometre mesafede yer alıyor.

10 bin konut
Galatasaray Spor Kulübü’nün arsasının da bulunduğu Riva’da planlanmış alan büyüklüğü 16 milyon metrekareyi buluyor. Bölgede arsa sahibi olarak proje geliştirmiş ya da geliştirme aşamasında olan firmalar ve bireysel yatırımcılarının yaratacağı konut arzı ise yaklaşık 10 bin olarak öngörülüyor. Riva sahilinde yapılması planlanan yat limanı projesi ile diğer konut projelerinin de hayata geçirilmesiyle bölgede gayrimenkul fiyatlarının çok daha fazla artması bekleniyor.

Bölgede kimlerin arazisi var?
1 Alarko Al- Rİva
2 Galatasaray
3 Osmanlı Yapı
4 Yapı Kredi Koray
5 Doğuş İnşaat
6 Antyapı Antriva
7 Riva Konakları


İhale arsaya ilgiy artırdı
Turyap Genel Müdürlük’ten Müzayede Koordinatörü Rauf Bozok, önceki gün gerçekleştirilen 3. Köprü ihalesiyle birlikte arsaya talebin arttığını belirterek, “GYO’lar ve büyük inşaat firmaları ilgileniyor. Anadolu yakasında Çekmeköy ve Riva’da faaliyet gösteren ve bölgeyi iyi tanıyan firmaların ihaleye katılmasını bekliyoruz” dedi. Rauf Bozok, arsanın imar sorunu olmamasının diğer arsalardan bir adım öne çıkmasını sağladığını belirterek, “Bu arsanın tüm harçları yatırıldı ve imarı alındı. Bölgede bunun gibi sorunsuz bir arsa şu an için bulunmuyor” diye konuştu.

Bozok, arsa için belirledikleri muhammen bedelin 18 milyon dolar olduğunu vurgulayarak, “İhalede bu rakamın artmasını bekliyoruz. Rakam 20 milyon dolara çıkabilir. 3. Köprü ihalesinin yapılmasıyla bölgede fiyatların daha da artması bekleniyor” değerlendirmesini yaptı. Bölgede inşaatı sürdüren büyük gruplardan Ant Yapı’nın Ant Riva projesi dışında fazla bir hareket olmadığını vurgulayan Rauf Bozok, “Büyük grupların arsaları var ama hemen hemen hepsinin imar sorunları var. Bu nedenle inşaat başlayamıyor” dedi.

2.5 kat yapılabilir
Bozok, bölgedeki yüksekliğin 7 metre olduğunu ve bu nedenle arsa üzerinde 2.5 katlı villalar yapılabileceğini belirterek, “Yükseklik artarsa bölge daha da değerlenir ama bu zor görünüyor. Arsayı bu haliyle alan iyi bir firma yapacağı villayı 500-600 bin dolara satabilir. Toplamda da 85 milyon dolara yakın bir ciroya ulaşılabilir” diye konuştu.


Read more...

Yapı Haberleri Haber Gönder Reklam Seçenekleri Sitene Haber Ekle İletişim 3. köprüde 'Amorti' tartışması


Üçüncü Köprü’nün yapımı ve işletmesi için verilen 10 yıl 2 ay 20 günlük teklifin, 4.5 milyar liralık maliyeti karşılamayacağı ileri sürülürken, IC İçtaş ile ihaleye giren İtalyan Astaldi’nin yetkilileri, İtalyan bankalarından sağlanacak kredi faizinin Türkiye’deki kredi faizlerine göre çok düşük olmasının maliyet avantajı sağlayacağını ifade ediyor.

İstanbul Boğazı’na 3’üncü Köprü’nün yapımını da içeren ‘Kuzey Marmara Otoyol Projesi’nin Odayeri-Paşaköy kesiminin ihalesinde IC İçtaş-Astaldi’nin teklif ettiği 10 yıl 2 ay 20 günlük yapım dahil işletme süresi, “amorti” tartışmalarını da gündeme getirdi. İhaleyi kazanan ortaklık ile Cengiz İnşaat-Kolin İnşaat-Limak İnşaat-Makyol İnşaat-Kalyon İnşaat Ortak Girişim Grubu’nun verdiği 14 yıl 9 ay 4 günlük teklifin arasında 4 yıl 7 ay fark bulunması, yatırımın geri dönüş süresini de tartışmaya açtı. 4.5 milyar liralık (2.5 milyar dolar) inşaat maliyetini, getirinin karşılamayacağı ifade ediliyor. IC İçtaş-Astaldi ise, bu sürenin makul olduğunu vurguluyor. İtalyan Astaldi’nin yetkilileri, Astaldi’nin kredibilitesinin yüksek olması ve İtalyan bankalarından sağlanacak kredi faizinin Türkiye’deki kredi faizlerine göre daha düşük olmasının maliyet avantajı sağlayacağını ifade ediyor.

İşletmeye 7 yıl kalıyor
IC İçtaş-Astaldi yetkilileri, önceki gün yaptığı açıklamada finansman için yerli ve yabancı bankalarla görüşüleceğini, inşaatı ne kadar kısa sürede bitirirlerse, o kadar avantajlı olacaklarını söyledi. IC İçtaş-Astaldi’ye yer teslimi yapıldıktan sonra 10 yıl 2 ay 20 günlük süre başlayacak. 2015’te hizmete açılması öngörüldüğü için sürenin 3 yılı inşaata ayrılacak. Ortaklık, 6 aylık kredi bulma süresini de aşmazsa, 7 yıllık işletme süresi kalıyor.

İtalya’dan düşük faiz
10 yıl 2 ay 20 günlük yapım ve işletme süresinin, yatırımı nasıl amorti edeceğini sorduğumuz Astaldi yetkilileri, şu açıklamayı yaptı: “14 yıl 9 ay 4 günlük teklifi veren konsorsiyum, tamamen Türk şirketklerinden oluşuyor. Türk bankalarının uyguladığı kredi faiz oranları yüzde 8-9 civarında, yurtdışında ise kredi faizleri daha düşük. İtalyan bankalarının uyguladığı faiz yüzde 4-5 seyrediyor. Kredi faizlerinin arasındaki 5 puanlık farkı hesaplarsanız, yatırımın kendini nasıl amorti edeceği ortaya çıkar. Yurtdışında İtalyan Astaldi’nin kredibilitesinin yüksek olmasını ve finansman avantajını kullanacağız. İzmir otoyol projesinde de 24 ay teklif verdiğimizde aynı şeyler söylenmişti.”

Kendi hesabımızı yaptık, piyasa faizlerini ele aldık
14 yıl 9 ay 4 günlük teklif veren Cengiz İnşaat-Kolin İnşaat-Limak İnşaat-Makyol İnşaat-Kalyon İnşaat Ortak Girişim Grubu’ndan Limak’ın Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Özdemir, 5 firma olarak biraraya gelip maliyet hesabı yaptıklarını belirterek, “Biz kendi hesabımıza göre bir teklif belirledik. Köprüden geçecek araç sayısını da devletin verdiği garantiye göre hesapladık, daha fazlasını öngörmedik. İnşaatı ne kadara mal ederiz, gelirler, operasyon giderleri ve vergileri hesapladık. Finansman hesabını da piyasa faizleri üzerinden hesap ettik. Kazanan firma, başka türlü hesaplamıştır. İki modeli karşılaştırmak gerekir. Ancak bu tip rakamların çıkması da Türkiye için önemlidir.”

3.3 milyon liralık garanti var
İhale kapsamında devlet 3’ncü köprüden 135 bin aracın geçmesini garanti ediyor. Köprü geçiş bedeli olarak belirlenen 3 dolar+KDV hesaplandığında, hiç araç geçmezse ortaklık devletten yılda 480 bin dolar alacak. İşletme süresinin 7 yıl olduğu da hesaplanırsa, bu rakam 3.3 milyon liraya çıkıyor.

İhaleye giren firmalar yetkin ve tecrübeli hesap yapmışlardır
Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Emin Sazak, ihaleye teklif veren firmaların yeterince tecrübeli firmalar olduğunu belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı: “Tekliflerini hesaplarken de tüm detayları incelemiş ve buna göre bir rakam ortaya çıkarmışlardır. İki konsorsiyum arasındaki fark, yüzde 40 gibi yüksek gözüküyor. IC İçtaş-Astaldi, finansman avantajlarını hesap ederek böyle bir teklif vermiş olabilir. İhaleye giren tüm firmalar, hesaplarını da mutlaka doğru yapmışlardır. İlk ihaleye göre bu ihalede trafik garantisi artırıldı ve ihale iki parçaya bölündü. Böyle olunca, daha fizıbıl (kârlı) hale geldi. Şimdi bu ihalenin dışında kalan yolların yapımı da önem kazandı. O kısımın da hızlıca bitirilip, trafiğe açılacak hale getirilmesi gerekir.”

Read more...

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Türkiye, rüzgar enerjisinde ilk 10'a girdi


Türkiye, rüzgar enerjisinden elektrik üretimini geçen yıl yüzde 36 artırarak Avrupa'da ilk 10'a girdi.

Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği'nin verilerine göre, 2010 sonunda rüzgardan elektrik üretme kapasitesi bin 329 megawatt (MW) olan Türkiye, geçen yıl bu rakama 470 MW daha ekleyerek toplam kurulu kapasitesini bin 799 MW seviyesine çıkardı.

Türkiye böylece İrlanda'yı da geride bırakarak Avrupa'da 10'uncu sıraya yükseldi.

Geçen yıl rüzgar enerjisinde Avrupa lideri 29 bin 60 MW ile Almanya olurken 21 bin 674 MW ile İspanya ikinciliği aldı.
Rüzgardan elektrik üretim kapasitesinde Türkiye'nin önünde sıralanan diğer ülkeler 6 bin 800 MW ile Fransa, 6 bin 747 MW ile İtalya, 6 bin 450 MW ile İngiltere, 4 bin 83 MW ile Portekiz, 3 bin 871 MW ile Danimarka, 2 bin 907 MW ile İsveç ve 2 bin 328 MW ile Hollanda oldu.

Geçen yıl Avrupa'da rüzgar enerjisine 13 milyar avroluk yatırım yapılarak sağlanan 10 bin 281 MW ilave kapasiteyle toplam kurulu kapasite 96 bin 600 MW düzeyine ulaştı.

Geçen yıl AB'de yeni elektrik üretim kapasitesinin yüzde 47'sini güneş enerjisi, yüzde 22'sini doğalgaz santralleri, yüzde 21'ini rüzgar enerjisi, yüzde 5'ini kömür santralleri, yüzde 1,6'sını fuel oil santralleri ve yüzde 1,3'ünü hidroelektrik santralleri oluşturdu.

2011 sonu itibariyle AB'de toplam elektrik üretim kapasitesinin yüzde 26'sının kömür, yüzde 23'ünün doğalgaz, yüzde 14'ünün nükleer ve hidroelektrik, yüzde 10'unun rüzgar ve yüzde 6'sının fuel oil santrallerinden sağlandığı bildirildi.

Dünyada rüzgar enerjisinde 45 MW kurulu kapasitesiyle Çin ve 44 MW kurulu kapasitesiyle ABD başı çekerken Almanya üçüncü sırada bulunuyor.

Read more...

Rüzgara 9 Milyar Euro Yatırım


Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) Başkanı Hasan Köktaş, ölçüm tebliğinin tamamlanmasının milyarlarca dolarlık yeni güneş ve rüzgar santralının yatırıma dönüşmesi için kritik aşama olduğunu söyledi. Köktaş şöyle konuştu: “Artık ülke olarak elektrik üretiminde rüzgarı arkamıza aldık, yüzümüzü güneşe döndük. Rüzgarda yaklaşık 11 bin megavatlık proje için lisanslandırma sürecini tamamlıyoruz. Bu da yaklaşık 9 milyar Euro’luk bir yatırım demek. Güneşte de 600 megavatlık bir hedef var. İkisinin bugünkü yatırım değeri toplam 1.5 milyar Euro” dedi.


Read more...

Rüzgâr Enerjisi Sanayiye Büyük Destek Verecek


Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik nihayet çıktı. Yönetmelikle birlikte isteyen herkes şirket kurmadan ve lisans almadan kendi ihtiyacı olan elektriği üretebilecek. Yönetmeliğin elektrik üretimini artırması ve en az 10 bin kişiye istihdam sağlaması bekleniyor.

3 Aralık’ta yürürlüğe giren ‘Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik’ sayesinde isteyen herkes şirket kurmadan ve lisans almadan kendi ihtiyacı olan elektriği üretebilecek. Ayrıca, üretilen ihtiyaç fazlası elektrik de dağıtım şirketine satılabilecek. Yönetmelik rüzgar enerjisinde yerli üreticinin önünü açan bir maddeye de imza attı. Yönetmeliğin 14. maddesinin 8. bendine göre ‘Gerçek ve tüzel kişi rüzgar santrali yatırımı için yerli rüzgâr türbinini tercih ederse, tüketim fazlası elektriği daha yüksek fiyatla satabilecek.’

Uzun süredir enerji sektörünün gündeminde olan yönetmeliğin çıkmasıyla birlikte Türkiye’de rüzgar santrali yatırımlarının artacağını söyleyen, Türkiye’nin en eski ve yerli rüzgâr türbini üreticisi, SoyutWind’in Proje Geliştirme Direktörü Ali Çolak, ‘Bu kalıcı istihdamdan, ucuz enerjiye kadar ekonominin en önemli sorunlarına çare olacak. Yönetmelik sayesinde, yerli sanayi gelişecek. Türbin, kanat, altarnatör ve dişli kutusu üretimi artacak. Ayrıca bunların satış ve pazarlamasında da birçok kişi görev alacak. Böylece yönetmelik sayesinde en az 10 bin kişiye istihdam yaratılacak’ dedi.

10 bin kişilik istihdam rakamının orta ve uzun vadede daha da artacağını ifade eden Çolak, bu görüşünü Danimarka örneğiyle açıkladı. 5.5 milyon nufusu olan Danimarka’da 250 bin kişinin rüzgar enerjisi ile ilgili işlerde çalıştığını dile getiren Ali Çolak, ‘72 milyon nüfusu ve çok iyi rüzgarı olan Türkiye’de rüzgar enerjisi ile ilgili alanlarda istihdam edilenlerin sayısı kısa bir süre sonra 10 bin rakamının da üzerine çıkacaktır’ diye konuştu.

Elektriğin fazlası satılabilecek

Enerji Bakanlığı, TBMM'de 2007'de çıkarılan bir kanunla, kurulu gücü 500 kilovatın altında olan rüzgâr enerjisi elektrik üretim tesisleri için lisans alma ve şirket kurma mecburiyetini kaldırmıştı. Kanunla ilgili Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından hazırlanan ‘Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik’ 3 Aralık 2010 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Yönetmelik hakkında bilgi veren SoyutWind Proje Geliştirme Direktörü Ali Çolak, ‘Bu Yönetmelikle herkesin kendi elektrik ihtiyacını karşılamak için rüzgâr türbini kurmasına olanak sağlanmış olunuyor. Tüketicinin en az bürokratik işlemle kendi elektrik ihtiyacını karşılamasına, üretilen fazla elektriğin dağıtım sisteminde en yakın noktada tüketilmesine imkân veriliyor. Ayrıca, tüketiciler maliyeti çok yüksek olmayan rüzgâr türbinlerini kurarak elektrik üretip fabrikasını besleyecek, evini aydınlatacak. Fazla enerjiyi de belirlenen teknik kriterlere göre sisteme bağlanarak satabilecek’ diye konuştu.

Sanayiye destek

Yönetmeliğin ekonomi açısından en önemli bölümü ise yerli türbin kullanılması ile ilgili olan 14. maddenin 8. bendi. Buna göre, ‘Üretim tesisinde kullanılan makine ve/veya elektro mekanik aksamın yüzde 75’inin yerli üretim girdilerinden oluştuğunun belgelendirilmesi halinde, satın alınan elektrik enerjisine tüketici niteliğine uygun abone grubuna uygulanan kurul onaylı perakende satış tarifesi uygulanır’ deniyor.

Ali Çolak’a göre yeni yönetmelikle birlikte yatırımcı, yerli rüzgâr türbinini tercih ettiğinde ortalama elektrik toptan satış fiyatının üzerinde olan (2009 yılı için 13,320 krş) tüketici niteliğine uygun abone grubuna uygulanan kurul onaylı perakende satış tarifesi (13,980 krş – 22,190 krş) üzerinden satışını yapabilecek.

Böylece yatırımcılar, elektriğin uygun fiyata satılabilirliğiyle ve amorti sürelerinin kısalmasıyla yerli rüzgâr türbini tercih edecek. Sonuçta, rüzgâr potansiyeli olan bölgelerde, proje amortismanı iki yıla kadar düşebilecek.

Talep arttı

Yönetmeliğin ayrıca yerli sanayinin önünü açacağını ifade eden Türkiye’nin en eski ve tek yerli rüzgâr türbini üreticisi SoyutWind Proje Geliştirme Direktörü Ali Çolak, ‘Yönetmelik rüzgar enerjisi yatırımlarını artıracak ve en az 10 bin kişiye istihdam sağlayacak. Sektörün beklentisini önemli ölçüde karşılayan yönetmeliğin yayınlanmasının üstünden çok kısa bir süre geçmesine rağmen, yatırımcılardan çok olumlu izlenimler alıyoruz. Özellikle tekstil kuruluşlarından kendi elektriğini üretme konusunda büyük talep var. Birçok yatırımcı zaten yerli rüzgâr türbinini, fiyat, kalite, bakım ve servis avantajlarından dolayı tercih ediyor’ açıklamasında bulundu.

Read more...

Menge barajından elektrik üretimi başladı


Adana Seyhan Nehri’nin bir kolu olan Göksu üzerine inşaa edilen, 89 MW kurulu güce sahip Enerjisa Menge Barajı ve Hidroelektrik Santrali, Ocak 2012 itibariyle tam kapasite üretime başladı.

Enerjisa, yenilenebilir enerji projeleri arasında yer alan 30 MW kurulu güce sahip Çanakkale Rüzgar Enerjisi Santrali ve 142 MW kurulu güce sahip Hacınınoğlu Hidroelektrik Santrali’nin ardından 89 MW kurulu güce sahip Menge Barajı ve Hidroelektrik Santralı’nın üretime geçmesi ile Enerjisa, Türkiye’nin elektrik enerjisi ihtiyacını en güvenilir ve çevreyle uyumlu bir şekilde karşılamak için kaynak çeşitliği yaratmaya yönelik çalışmalarına devam ediyor.

Read more...

Limak, Alkumru barajını 3 yılda bitirecek


Limak Grubu Başkanı Nihat Özdemir, Siirt’teki Türkiye’nin 5’inci büyük barajı Alkumru’yu 36 ayda bitirebileceklerini belirterek, “Bu dünya rekorudur. Kendi makinelerimizi kullandık, çimento yakındaki fabrikamızdan geldi. Normalde 5-7 yılda yapılacak barajı 3 yılda bitiriyoruz. Maliyeti 750 milyon dolardan 465 milyon dolara düşürmeyi başardık” dedi.

Limak Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, Türkiye’nin 5’inci büyük barajı niteliğindeki, Siirt’te Botan Çayı üzerinde 270 megavat kurulu güce sahip Alkumru Barajı’nı 36 ay gibi rekor bir sürede bitirdiklerini, ilk tirbünlerin ocak ayında işlemeye başlayacağını belirterek, “Bu sadece Türkiye değil, bir dünya rekorudur. Normalde bu büyüklükte bir baraj özel sektörün elinde olsa en az 5 yıl, devtlet yapsa 7 yılda biterdi” dedi. Alkumru Barajı’nı bu kadar erken bitirmelerinin maliyette de kendilerine büyük avantaj sağladığını kaydeden Özdemir, “Kendi makinelerimiz ve Siirt’deki çimento fabrikamızın yarattığı sinerji ile barajı bu kadar kısa sürede tamamladık. 750 milyon dolar olan maliyeti de 465 milyon dolara düşürmeyi başardık. Yani, maliyeti 285 milyon dolar aşağı çekmiş olduk” diye konuştu.

Alkumru Barajı’nın özel sektörün yaptığı en büyük barajlardan biri olduğunu kaydeden Özdemir maliyetleri nasıl düşürdükleri konusunda şunları anlattı: “Biz burada iki vardiya çalıştık. Bütün büyük makinalar kendimizin de bunda büyük bir avantaj sağladık. Ayrıca kendi çimento fabrikamızdan aldık çimentomuzu. Bekleme yada başka bir sorun olmadı. Buraya 500 bin metreküp beton döktük. 1500 ton çimento kullandık. Grup şirketlerimizin yarattığı sinerji ile zamandan kazandık. Alkumru, Ilısu Barajı’nın yarısı büyüklüğünde bir baraj. Böylesi büyüklükteki bir barajın maliyeti 750 milyon dolar olarak hesaplanıyor. Biz ise tüm bu saydığım avantajlarımızla barajı 465 milyon dolara mal ettik.”

4’ü yurtdışında 16 santral

Limak Enerji Grubu’nun portföyünde 4’ü yurtdışında olmak üzere 16 adet santral projesi bulunduğunu kaydeden Özdemir, şöyle konuştu: “Bunlardan 4’ü işletmede, 12’sinin de yatırımının devam eduyor. Alkumru Barajı’nın projelendirilmesi, kamulaştırma çalışmaları, yol yapımı dahil tüm operasyonlar 36 ayda tamamlandı. Yakın zamanda yapımı iki yıl sürecek bir etek santral projesi olan Pembelik Barajı’nın inşaatına da başladık. Alkumru’nun yapımı yapımı nedeni ile Siirt-Pervari yolunun su altında kalan 19 kilometrelik kısmını yeniden yaptık, yine su altında kalan okullar ve sağlık ocağı vardı onları da yeniden yaptık. Bu süreye ve maliyete tüm bunlar da dahil. Şu anda baraj su tutmaya başladı, yüzde 20’sinde su birikti. Ocakta devreye girecek ilk türbinin ardından şubatta ikincisi ve martta da üçüncüsünü devreye alarak barajımızın resmi açılışını gerçekleştirmeyi planlıyoruz.”

Baraj borcunu 5 yılda öder

Finansman konusunda Alkumru Barajı için Yapı Kredi ve İş Bankası’ndan 350 milyon dolar kredi aldıklarını hatırlatan Nihat Özdemir, “Biz barajın inşaatına başladıktan sonra kredi anlaşması yaptık. 465 milyon doların 350 milyon dolarını kredi aldık, geri kalanını da öz kaynaklarımızdan kullandık. 350 milyon dolarlık kredinin 5 yılda ödeneceğini hesaplıyoruz. Biz yenilenebilir enerjide kıymetli santral dediğimiz birikmeli barajlarla işe başladık. Bu santralın arkasında birikmiş suyu var” dedi.

2015’e kadar enerjiye 3 milyar dolar yatıracak

Enerji sektörüne şu ana kadar 1 milyar dolar yatırım yaptıklarını ve kapasitelerinin de 600 megavata ulaştığını hatırlatan Nihat Özdemir, gelecek planlarını şöyle anlattı: “2015 yılına kadar enerjideki toplam yatırımımız 3 milyar dolara tamamlanacak. Kapasite olarak da 1500 megavata ulaşacağız. Bu yılda 5 milyar kilowatsaat elektrik üretimi demek. Türkiye pazarının yüzde 2.5’ine denk geliyor. Ancak tabi bu kapasiteleri yakalamak için enerji üretiminde çeşitliliğe gidebiliriz.”

Barajlar doğalgaz alımını azaltacak

Alkumru Barajı’nın yıllık 1 milyar kilowat saat enerji üreteceğini belirten Nihat Özdemir, “Alkumru’nun tam devreye girmesi ile üretilecek enerji sayesinde enerji ithalatında yüzde 70 azalma olacağı hesaplanıyor. Bu barajın yakınlarında kurulacak diğer barajımız daha var. 2 yıl sonra da onu devreye alacağız. Bu iki barajın Türkiye’nin enerji ihtiyacına katkısı 100 milyon dolar daha az doğal gaz ithalatı anlamına geliyor” dedi.

Read more...

Bostanlı Barajı için düğmeye basıldı


İzmir Büyükşehir Belediyesi, yılda ortalama 3 milyon metreküp su elde edilmesi planlanan Bostanlı Barajı için yatırım kararı aldı. Örnekköy Mezarlığı’na yakın bir bölgede kurulacak baraj, olası sel taşkınlarını da önleyecek.

İzmir’i gelecekte ‘susuzluk tehlikesi’ ile karşı karşıya bırakmama konusunda kararlılığını sürdüren İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bostanlı Barajı için de yatırım kararı aldı. İZSU Genel Müdürlüğü, 1997 yılında yaptırılan planlama raporlarının güncellenmesi gerekliliği göz önüne alınarak “Revize Planlama ve Uygulama Projeleri Yapımı Mühendislik Hizmetleri İşi” için ihaleye çıktı. 1 milyon 420 bin liralık yatırımla öncelikle Revize Planlama Raporu oluşturulacak, DSİ tarafından raporun onaylanmasının ardından da raporda ortaya konan veriler ve bilgilerden faydalanılarak uygulama projesi hazırlanacak. Uygulama projeleri firma tarafından 480 günde İZSU’ya teslim edilecek. Tüm bu çalışmalar tamamlandığında İZSU, barajın yapımı için ihaleye çıkacak.

Bostanlı Barajı Revize Planlama Raporu kapsamında; baraj havzasının ve derenin hidrolojisi (derenin aldığı su miktarı, debisi) incelenecek. Barajın yüksekliği buna göre hesaplanarak değişip değişmeyeceği belirlenecek. Malzeme ocakları (kaya ocağı, kil ocağı, çakıl, kum vs. barajın yapımında kullanılacak malzemeler) güncelleştirilecek. Gerekirse yeni malzeme ocakları için uygun yerler bulunacak. Bu malzeme ocakları ve barajın tüm tesisleriyle ilgili kamulaştırma çalışmaları planlama düzeyinde yeniden yapılacak. Malzeme ocaklarının ve derenin hidrolojisinin sonucuna göre barajın tipinin değişip değişmeyeceği, özellikleri ve yüksekliğinin ne olması gerektiği ortaya çıkacak.

Barajdan yılda ortalama 3 milyon metreküp su edilecek ve Karşıyaka’nın içme suyu ihtiyacının karşılanmasına destek sağlayacak. Bostanlı Barajı, Karşıyaka ilçesinde Örnekköy Mezarlığı’nın 1.2 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Bostanlı Deresi üzerinde inşa edilecek.


Read more...

Deriner Barajı açılışını 12 Aralık'ta Erdoğan ile Putin gerçekleştirecek


Rekortmen baraj, 12 Aralık'ta Rusya Başbakanı Putin ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılacak. Sırada ise yeni bir rekor var

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Deriner Barajı'nın açılışını, Rusya Başbakanı Vladimir Putin ile birlikte bu yıl 12 Aralık'ta yapmasının planlandığını bildirdi.
Bakan Eroğlu, sahip olduğu 249 metre gövde yüksekliği ile kemer baraj sınıfında Türkiye'nin birinci; dünyanın da 6. en yüksek beton kemer barajı olan Deriner'de su tutmaya başlayan baraj bölgesinde DSİ Genel Müdürü Akif Özkaldı ile incelemelerde bulundu.

İnceleme öncesinde gazetecilerle kahvaltıda biraraya gelen Eroğlu, burada yaptığı açıklamada, Türkiye'nin enerjisinin yüzde 73'ünü dışarıdan ithal ettiğini ifade etti.

"SU AKAR BİZ BAKMAYIZ"
''Su akıyor biz de bakıyoruz'' diyen Eroğlu, buna son vermek, dışarıya olan bağımlılığı ve cari açığı azaltmayı amaçladıklarını söyledi.

DSİ Genel Müdürlüğü döneminde büyük ödenekler ayırarak hızla barajlar yapmaya başladıklarını anlatan Eroğlu, ''Hem biz yaptık hem özel sektör yaptı. Dönemimizde 206 adet, göletleri saymıyorum, dev barajı açtık'' dedi.

Eroğlu, şöyle konuştu:

''Bu barajları yapmaya mecburuz. Barajlar olmadığı zaman suyu biriktiremeyiz. Hiçbir şehre su veremeyiz. Hiçbir araziyi sulayamayız. Çünkü Türkiye'de sürekli akan nehirler nadirdir. Çoğu kurur. Derelerimizin yüzde 90'ı yaz aylarında maalesef kuruyor. Kış aylarında sulama ihtiyacı yoktur ama yaz ayları böyle değildir. Yazın insanlar kendi ihtiyaçları için de çok daha fazla su kullanıyorlar. Yazlık su ihtiyacı kışlık su ihtiyacının 4-5 katından fazladır.

Şu an Türkiye'deki suyun yüzde 70'i sulamada kullanılıyor. Geri kalanı sanayi ve içme suyunda tüketiliyor. Dolayısıyla suyun büyük bir kısmı yazın kullanılıyor.''

Bakan Eroğlu, eskiden barajların yapılamadığını, şehirlerin susuz kaldığını ifade ederek, ''İstanbul'a bakın 50 yıldır susuzdu. Biz yıldırım hızıyla barajlar yaptık ve İstanbul'a akıttık'' diye konuştu.

İstanbul'u 2060 yılına kadar susuz bırakmadıklarını, Kars'tan Edirne'ye; Şanlıurfa'dan Mersin'e, İzmir'e kadar bütün şehirlerin su problemini çözdüklerini dile getiren Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Hepsine barajlar yaptık. Çünkü Türkiye yarı kurak bir iklim bölgesinde bulunuyor. Baraj yapmadan Türkiye'de suyu kontrol etmek mümkün değil. Barajları yapmak, taşkınlardan korunmak sulama ve içme suyu amaçlı su temin etmek ve erozyonları önlemek için yapılması şarttır.

Laf olsun keyif olsun diye baraj yapmıyoruz. Bu barajların aslında 30-40 yıl önce yapılması lazımdı. Şu ana kadar 206 barajı bitirdik inşallah önümüzdeki yıl çok daha büyük barajları bitireceğiz.''

Deriner'in açılışı Putin ile 12 Aralık'ta
Bakan Eroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Deriner Barajı'nın açılışını Rusya Başbakanı Vladimir Putin ile birlikte bu yıl 12 Aralık'ta yapmasının planlandığını bildirdi.

Yusufeli daha da derin olacak
Deriner'in Artvin'in havasını değiştireceğini, turizm potansiyelini canlandıracağını anlatan Eroğlu, şöyle devam etti:

''Daha önce Çoruh Nehri üzerinde hiçbir baraj, hiçbir hidroelektrik santrali yoktu. Şu anda Artvin Barajı yapılıyor. Yusufeli Barajı için de planlar, projeler tamamlandı. Yusufeli Barajı tamamlandığında Deriner Barajı'ndan 16 metre daha yüksek olacak.

Kendi rekorlarımızı kıra kıra ilerliyoruz. Yusufeli ile ilgili yerleşim meselesi vardı. Vatandaşlara en güzel ilçeyi hazırlamak istedik. Örnek ilçe için projeler yapıldı. Anket neticeleri değerlendirerek bir çözüm bulduk. Vatandaşın talepleri istikametinde planları oluşturduk. Muhteşem bir ilçe olacak.''

Deriner Barajı'nın, Borçka ve Muratlı barajlarının verimini de arttıracağını da vurgulayan Eroğlu, ''Barajlarımızı bitiriyoruz. Balıkçılık, turizm, yaylacılık gelişecek. Barajlar sayesinde yollar da yapıyoruz. Eskiden buralarda keçi yolu bile yoktu. Zor bir inşaat oldu ama gerçekleştirdik. Şimdiden dünya literatürüne girdi. Deriner, Borçka ve Muratlı barajlarının Türkiye ekonomisine katkısı yaklaşık 1 milyar TL olacak'' dedi.

TBMM 75. Yıl Muratlı Barajı ve HES ile Borçka Barajı ve HES'ten sonra Çoruh Nehri'nin üçüncü gerdanlığı olacak Deriner Barajı, Türkiye'de bugün itibariyle üretilen hidroelektriğin 62 milyar kilovat saat değerinin takriben yüzde 4'üne tekabül eden 2.12 milyar kilovat saat elektrik üretecek. Bu rakam Çoruh Havzası'ndaki projelerde üretilecek toplam enerjinin ise yüzde 14'üne denk gelecek. 750 bin kişinin elektrik ihtiyacını karşılayacak.

Bu üretimin karşılığı tek başına yıllık 550 milyon TL milli bütçeye katkıda bulunacak. Borçka ve Muratlı barajlarına regüle edilmiş su sağlayarak bu barajların yıllık üretimine 25 milyon TL'lik ilave katkıda bulunacak. Toplamda Deriner Barajı'nın yıllık faydası 575 milyon TL olacak. Çoruh Nehri Türkiye'nin en çok sediment taşıyan nehirlerinden biri olması sebebiyle Deriner Barajı, Borçka ve Muratlı barajlarının ekonomik ömrünü uzatacak. Deriner Barajı'nın kendini 7 senede amorti etmesi

Read more...

Gelivera Köyü baraj sularına gömüldü


Adı türkülerde geçen Gelivera Köyü baraj sularına gömüldü. Dava açan köylüler bir yandan eşyalarını yükseklere çıkarma derdinde.

“Koyverdun gittun beni Allahundan bulasun. Kimse almasun seni yine bana kalasun. Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar. Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar. Gelevera deresi iki dağun arasi...” Tarihi Cenevizliler'e dayanan ve türkülere konu olan ‘Gelivera’ artık yok. Gelivera Deresi üzerine yapılan Gökçebel Barajı nedeniyle havzada beş aydır su toplanıyor. Bahar yağışlarıyla birlikte Gelivera sular altında kaldı. Köylüler bir yandan evlerden eşyalarını kurtarmaya çalışırken, bir yandan da son umut açtıkları davanın sonuçlanmasını bekliyor.

Giresun ile Gümüşhane sınırlarında yer alan ve yeni adı ‘Sapmaz Köyü’ olan Gelivera şu sıralar tam bir afet bölgesi gibi. Evler su altında, insanlar eşyalarını sırtlayıp yükseklere çıkarmaya çalışıyor. Toprakları ‘acele kamulaştırılan’ köylülerin kimi Giresun merkeze kaçarken, kimileri de baraj yapımını üstlenen şirketin kurduğu konteynirlerde kalıyor. Barajın su toplaması tamamlandığında bin yıllık geçmişi olan 142 hanelik Gelivera sulara gömülecek.

Köyde 91 hane barajın yapımına karşı davacı oldu. ÇED olumlu kararının iptalini talep eden köylüler, aynı zamanda kamulaştırmanın iptali için de dava açtı. Yerel mahkeme, davalar iki ilin sınırında kaldığı gerekçesiye görevsizlik kararı vererek dosyayı Danıştay’a gönderdi. Davalar için henüz bir karar alınmadı. Müdahil avukat Alptekin Ocak, “Firmanın raporlarına göre barajın ömrü 20 yıl. Barajın kapasitesi biraz daha az olsa köy su altında kalmaktan kurtulur. Hâlâ geri dönüşü mümkün” dedi.
Avukat Ocak, ayrıca beş aydır dereye can suyu bırakılmadığını belirterek, “Köylüler Giresun Valiliği’ne şikâyete gitti. Valilik 30 bin TL ceza kesti. Dereyi kurutmanın tek karşılığı 30 bin TL ceza oldu” dedi.

Para verdiler ama...
Köyde en az 700 yıllık geçmişleri olduğunu belirten Fahri Kara, “Yükünü söken götürüyor” diyor:
“Köyümüz bir aydır su altında. Afet bölgesi gibi burası. Şirket insanlara verdiği sözün hiçbirini yerine getirmedi. Köyün yüzde 5’i dahi ev bulamadı. Paraları verdiler ama gitmek hemen mümkün mü? Başınızın çaresine bakın dediler. Yapılanları durdurma gücümüz olmadığı için şunu söyledik: ‘Yerimizi yurdumuzu aldınız. Bizi perişanlıktan kurtarın. Camimizi yapın, alt yapısını yapın’ dedik. ‘Yapacağız’ dediler. Ama yapmadılar. Evimizi söktürdük, suyun geleceği yerden 5 metre yukarıya eşyaları yığdım bekliyorum. Belki oraya da su gelecek. Ne yapacağımı bilmiyorum. Benim evim 70 yıllıktı. Köyümün 600-700 yıllık geçmişi var. Köyün gittiğine çok üzülüyorum. Cami minareye kadar sular altında. Yukarı köye gittim cumayı kılmaya. Ağladım durdum.”

Mezarlarımızı taşıdık
Hulusi Bilgin de doğma büyüme Gelivera’dan. Şimdi köyünün su altında kalmasına tanıklık ediyor:
“Köyümüzü teslim ettik. Manevi anlamda da fiziki anlamda da çöktük. Köy tamamen yok oldu. Evler, cami her şey sular altında. Kurtuluş Savaşı’nda anaların sırtında nasıl mermiler varsa şimdi de eşyaları var. Yukarılara doğru kaçıyoruz. Sanki köyümüzde afet var. Yapabilecek bir şeyimiz de yok. Muhtar da bizimle ilgilenmiyor. Daha önce şirket 50 konteynir verecekti. Birkaçını yaptı bazıları orada kalıyor. Evimdeki eşyaları da bıraktım. Tüm anılarım da sular altında kaldı. Yatak yorgan, bir şey almadım. Evin altında odunlar, kuzinem, karyolam hepsi su altında. Camiden de sadece avizelerini, halılarını aldık… Tarım da yapamıyoruz. Köyü nereye kuracakları da belli değil. Bir vahşet var köyde. 30 dönüm arazimiz gitti. Suyun altındaki yere keşfe geldiler. Ev su altında kalmış, keşif yaptılar. Harcırah almak için yaptılar. Suyun altındaki yerde nasıl keşif yapılacak? Mezarlarımızı dahi taşıdık.”

Read more...

Barakaya tıktık seni Gelivera


Giresun'da Gelivera Vadisi'ne yapılan baraj nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kalan köylüler, ormanda barakada yaşıyor.

Giresun ile Gümüşhane sınırlarında yer alan Gelivera Köyü, yapılan baraj nedeniyle sular altında kalınca köylüler kurtarabildiği eşyalarını vadinin yükseklerine çıkardı. Şehirde bir akrabası olan ya da ev tutabilenler köyü terk etti. Ancak bu imkânı olmayanlar, çaresizlik içinde kendi yaptıkları barakalarda yaşamaya başladı.
Yaklaşık 1000 yıllık geçmişi olan Gelivera, adı ‘Koyverdun gittun benu’ diye türkülerde geçen bir köy. Yeni adı ‘Sapmaz’ olan 142 hanelik köyde 91 hane, barajın yapımına karşı dava açmış olsa da tüm köylü evlerini terk etmek zorunda kaldı. Köylülere evlerinin ve arazilerinin bedelleri ödendi. Ancak yüzyıllarca yaşadıkları yurtlarını terk edemeyen Geliveralılar dağa taşa kurdukları barakalarda yaşamaya devam ediyor. Köyde yaşayanlara telefonla ulaşmak mümkün değil. Köylülerin bir kısmı Giresun merkeze, kimisi de başka köylere sığınmış durumda. İzzet Durdu da başka köye sığınanlardan biri. Durdu, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Bize yer göstermediler. Bizi kandırdılar. Bankaya para yatırdılar. ‘Alın parayı yoksa mahkeme kararıyla el konulur’ dediler. 30-40 dönüm arazim vardı. 40-50 bin TL para yatırmışlar. Sadece patates ekili alanım 200-300 bin TL ederdi. Bizi yerimizden yurdumuzdan ettiler. ‘Boşaltın’ dediler. Son ana kadar boşaltmadık. Su gelince mecburen kaçtık. Köydekiler çadırlarda, barakalarda duruyorlar. Bizim gibi bir yer bulanlar gitti. ”

‘Bizi kandırdılar’
Giresun ’a yerleşen Hulusi Bilgin de, akrabalarının köyde çadırlarda ve barakalarda yaşadığını belirterek, “Kimse yardım etmiyor. Şirket söz verdiği konteynirleri yapmadı. Çaresizlik içindeler” diyor. Bahri Kara ise 70 yaşında. Ailesinin köyde 500 yıllık bir geçmişi olduğunu söylüyor:
“Yaşayacak bir yerimiz yok. Her şeyimiz sular altında. Hiçbir yer göstermediler. 500 yıllık hayatımız, hayalimiz yok oldu. Su altında kaldık. Baraka yaptık. Brandaların altına koyduk eşyaları. Giresun ’a gidiyoruz yatmaya şehre. Eşyalarımızı bile kaçıramıyoruz. Valiliğe, kaymakama çıktık. Herkes bir şeyler yapacağız diyor ama kimse bir şey yapmıyor. Bizi kaderimizle baş başa bıraktılar. Barajı yapan şirket koyneynir yapacağını söyledi. Ancak konteynirler de kar ve yağmur sularıyla doldu. Zaten 5 konteynir vardı. Bize de bir miktar para verip evimize el koydular. ‘Parayı almazsan Hazine el koyar’ dediler. Dava açtık. Gelsin vali halimizi yerinde görsün. Biz insan değil miyiz? 70 yaşındayım ve her gün ağlıyorum.”

Read more...

10 yıllık gündem enerjiye kayacak


Siyasi ilişkilerin son dönemde giderek iyileştiği ABD ile ekonomik ilişkilerde de gelişme savunma sanayinin dışına çıkıyor. DEİK/Türk- Amerikan İş Konseyi'nin (TAİK) Başkan Yardımcısı Kürşat Özkan, iki ülke arasında önümüzdeki 10 yıllık sürede en çok yatırımın enerji sektörüne yapılacğını söyledi. 10-13 Haziran tarihlerinde 31'incisi düzenlenecek olan Ortak Yıllık Konferans öncesi düzenlenen basın toplantısında konuşan Özkan, konferans sırasında enerji konusunun detaylarıyla ele alınacağını söyledi.

Altın çağı yaşıyoruz
TAİK Başkanı Haluk Dinçer, "Son dönemde ABD'den Türkiye'ye yapılan ziyaretlere bakıldığında ilişkimizde altın çağ yaşıyoruz, Türkiye ve ABD'nin özel bir ilişkisi var" dedi. TAİK Başkanı Haluk Dinçer, özellikle Ortadoğu ve Körfez Bölgesi'nde yaşanan değişimlerden sonra ortaya çıkan Arap Baharı sürecinde, Türkiye'nin model ülke olarak ortaya çıkması ve bu anlamda ABD'nin Türkiye olmadan bölgede doğru adımlar atamayacağını görmesiyle birlikte, konferansın bu yıl bu iki konu temelinde ilerleyeceğini belirtti.

Read more...

29 Mayıs 2012 Salı

Fabrikalar otel oluyor


İşadamı Engin Keçeli, İstanbul'da kentsel dönüşüm alanlarına otel yapacak. Dolapdere ve Sütlüce'de çalışmalara başlayan Keçeli, Karaköy'de ise Veli Alemdar Han ile Tütün Han'ı otele çeviriyor.

Kentsel dönüşüm sadece konut projelerini değil yapılacağı bölgelerdeki turizm projelerini de hareketlendirdi. Dolapdere ve Sütlüce gibi bölgelerdeki otel yatırımları artarken şehrin kaderini değiştirecek Galataport projesi de turizmcilerin İstanbul yatırımlarını değiştirdi. Bu hareketlilik Seba İnşaat'ın sahibi Engin Keçeli'ye de İstanbul'un yeni turizm bölgelerinden sektöre girme kararı aldırdı. Karaköy Bankalar Caddesi'ndeki Tütün Han'ı ING Bank'tan, Veli Alemdar Han'ı ise Global Holding'ten satın alan Keçeli, şimdi de Dolapdere'de Bilgi Üniversitesi'nin yanındaki eski bir tekstil fabrikasını alıp otele dönüştürecek. Keçeli, 102 yıllık Tütün Han binasını nisanda 17 milyon dolara satın aldıklarını, restorasyon yatırımları ile birlikte toplam 25 milyon dolar harcama yapmayı planladıklarını söyledi.

Kasalar kav olacak
60 odalı butik otel haline getirilecek yatırımın 2013 Eylül'de açılması hedefleniyor. Keçeli, eskiden banka binası olarak kullanılan tarihi yapının içindeki eski kasa dairelerini şarap kavına dönüştüreceklerini kaydetti. Otelin adı ise Seba Tütün Han olacak. Galataport projesine de talip olan İsrailli işadamı Sami Ofer ile birlikte otel yapmak için Karaköy'ün en eski binalarından Veli Alemdar Han'ı Global Yatırım Holding satın almıştı. Keçeli, bu binayı da 2012 başında 27.5 milyon dolara satın aldıklarını ve 55 milyon dolara mal olacak oteli 2013 sonunda açacaklarını kaydetti.

Ofer'in projesini yapacak
Veli Alemdar Han'ı 150 odalı bir butik otele dönüştüreceklerini, inşaatın yılın ikinci yarısından itibaren başlayacağını kaydeden Keçeli, otelin işletmesi için franchise sistemiyle çalışan yabancı marka arayışında olduklarını aktardı. Otelin 2014 yılı mart ayında açılması hedefleniyor.

Dolapdere'de fabrika yerine butik otel
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin turizm bölgesi ilan ettiği Dolapdere'de de çalışmalar yapacaklarını söyleyen Keçeli, Bilgi Üniversitesi kampusunun yanında yer alan Burla Biraderler fabrika arazisini Burla ailesinden satın aldıklarını ve burada da otel yapacaklarını anlattı. Aynı zamanda İstanbul'un kentsel dönüşüm alanlarından biri olan Dolapdere'deki araziye 60 milyon dolarlık yatırımla bir otel yapacaklarını anlatan Keçeli, 240 odadan oluşacak otelin temellerini haziranda atacaklarını söyledi. Keçeli, Loft Mimarlık'tan Harun Senegör'ün yapacağı otelin Burla Biraderler ile hasılat paylaşımı yöntemiyle gerçekleşeceğini kaydetti.

Mayın temizleyici gibi
Keçeli, yine kentsel dönüşüm bölgelerinden Sütlüce'nin de hedefleri arasında olduğunu söyleyerek, "Bu bölgeye ilk olarak Hilton zinciri, Garden Inn markasıyla girdi. Adeta mayın temizleyici gibi bir görev üstlendi. Şimdi yavaş yavaş diğer yatırımlar da geliyor" dedi. Miniatürk'e yakın bir yerde de arayışta olduklarını kaydeden Keçeli, burada da dört yıldızlı otel yapmayı hedeflediklerini anlattı.

Read more...

3. köprü ihalesi İçtaş-Astaldi'nin


İstanbul Boğazı'na inşa edilecek 3. köprünün yapımını da içeren Kuzey Marmara Otoyolu Projesi'nin Odayeri-Paşaköy Kesimi'nin ihalesi için teklifler açıldı. İhaleyi 10 yıl 2 ay 20 gün süre veren İçtaş-Astaldi kazandı.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, İstanbul Boğazı'na inşa edilecek 3. köprünün yapımını da içeren 'Kuzey Marmara Otoyolu Projesi'nin Odayeri-Paşaköy Kesimi'nin ihalesinde en kısa yapım ve işletim süresini 10 yıl 2 ay 20 gün ile İçtaş İnşaat Sanayi Ticaret AŞ-Astaldi Ortak Girişim Grubu'nun verdiğini ve ihaleyi kazandığını açıkladı.

Projenin maliyetinin yaklaşık 4,5 milyar lirayı bulacağını ve 36 ayda tamamlanmasının öngörüldüğünü belirten Yıldırım, köprünün 2015 yılı sonunda İstanbullulara hizmet vermeye başlamasını hedeflediklerini kaydetti.

Yıldırım, Cengiz İnşaat-Kolin İnşaat-Limak İnşaat-Makyol İnşaat-Kalyon İnşaat Ortak Girişim Grubu'nun ise 14 yıl 9 ay 19 gün işletim süresi verdiğini dile getirdi.

Basın toplantısında, firma temsilcilerinin 24 Mayıs'ta davet edildiğini ve tekliflerin huzurlarında açıldığını anımsatan Yıldırım, tüm detayların incelendiğini ve Salini-Gülermak Ortak Girişimi'nin üçüncü köprü tasarımının şartnameye uygun olmadığının tespit edildiğini ifade etti.

Söz konusu tasarımın, köprünün ayaklarının denizin içinde olmasını öngördüğünü, bunun da şartnameye uygun olmadığını belirten Yıldırım, bu nedenle söz konusu girişim grubunun elendiğini söyledi.

20 Nisan'da yapılan ihalede; Salini-Gülermak Ortak Girişimi, İçtaş İnşaat Sanayi Ticaret AŞ-Astaldi Ortak Girişim Grubu, MAPA İnşaat ve Ticaret AŞ ile Cengiz İnşaat-Kolin İnşaat-Limak İnşaat-Makyol İnşaat-Kalyon İnşaat olmak üzere 4 teklif değerlendirmeye alınmıştı.

Salini-Gülermak Ortak Girişimi, İçtaş İnşaat Sanayi Ticaret AŞ-Astaldi Ortak Girişim Grubu ile Cengiz İnşaat-Kolin İnşaat-Limak İnşaat-Makyol İnşaat-Kalyon İnşaat Ortak Girişim Grubu teknik yeterlilik için gerekli olan 70 puanı geçerken, MAPA İnşaat ve Ticaret AŞ, yeterli puanı alamamış ve ihale dışı kalmıştı.

Read more...

Doğan Enerji, Akdeniz Elektrik ve Galata Wind'i Ağaoğlu'ndan aldı


Doğan Holding yüzde 99.99 oranında hissedarı olduğu Doğan Enerji'nin, Ağaoğlu'na ait Akdeniz Elektrik Üretim ve Galata Wind Enerji'yi toplam 240 milyon Euro değer üzerinden satın almak için bugün anlaşma imzaladığını duyurdu.

Ağaoğlu Şirketler Grubu bir süredir 126 MW kurulu güce sahip rüzgar santrallerini satmak için görüşmeler yürütüyordu.

Reuters'a konuşan bir şirket yetkilisi, "126 MW kurulu güç için 240 milyon Euro'ya anlaştık" diye konuştu.

Holding'den KAP'a yapılan açıklamada, söz konusu değerin Akdeniz Elektrik için 68.57 milyon Euro, Galata Wind için ise

171.43 milyon Euro olarak belirlendiği ifade edilerek, "Söz konusu hisse senedi devir bedeli, bu bedelden kapanış tarihi itibariyle güncellenecek bankalara olan borç (anlaşma tarihi itibariyle 72.94 milyon Euro) ve sair muhtemel ödemeler 13.51 milyon Euro türbin bedeli bakiyesi vb.) düşüldükten sonra, kapanış tarihinde nakden ve peşin olarak ödenecektir" denildi.

KAP açıklamasında satın alınan her iki şirkette toplam 21 MW'lık ilave yatırımlar da devam ettiği belirtiliyor. Böylece her iki şirketin toplam kurulu gücünün 147 MW'a çıkması bekleniyor.

Read more...

Çiftlik satışlarında yüzde 13 artış


Son bir yıl içinde satılan çiftlik sayısı yüzde 13 oranında arttı. Ortalama fiyat yüzde 1 gerileyerek 330 bin TL’den 326 bin TL’ye düştü.

Büyük şehirlerin karmaşasından uzaklaşıp doğayla baş başa bir yaşam sürmek için soluğu çiftlik evlerinde almak isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. sahibinden.com verilerine göre son bir yıl içinde satılan çiftlik sayısında yüzde 13 oranında artış yaşandı. Türkiye genelindeki ortalama fiyat ise yüzde 1 oranında düşerek 330 bin TL’den 326 bin TL’ye geriledi.

Çiftliklerin özellikleri bulunduğu bölgeye göre değişiyor. Balıktan, küçük-büyükbaş hayvancılığına, tavuk besiciliğinden zeytin ve meyve bahçelerine kadar farklı özelliklerdeki çiftliklerin fiyatları 20 milyon dolara kadar çıkıyor.

En çok ilginin ise ortalama 1 milyon 250 bin TL fiyat ile İstanbul ve çevre köylerine olduğu görülüyor. İstanbul’u Ankara, Tekirdağ, İzmir ve Eskişehir izliyor.

İzmir’de ortalama 475 bin TL’ye satılan çiftlikler, Muğla’da 775 bin TL’ye, Balıkesir’de 500 bin TL’ye, Tekirdağ’da ise 370 bin TL’ye satılıyor.

Read more...

Vialand Eyüp 100 futbol sahası büyüklüğünde


Eyüp’te tema park ve alışveriş merkezi konseptini bir arada sunacak Vialand’ın inşaatı devam ediyor. 1 milyar TL’lik proje, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait 600 bin metrekarelik arazide hayata geçiriliyor.

VIADMC ve Gürsoy Grup ortak girişimi, Eyüp’te tema park ve alışveriş merkezi konseptini bir arada sunan Vialand’ı inşa ediyor. 1 milyar TL’lik yatırımla hayata geçen Vialand, 600 bin metrekarelik arazi üzerinde 100 futbol sahası büyüklüğü ile dikkat çekiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait araziyi, 30 yıllık yap-işlet-devret yöntemiyle devralan ortak girişim, yıllık 30 milyon ziyaretçi hedefliyor. 50’den fazla eğlence ünitesinin yer alacağı Vialand’da her bir oyuncak bir AVM bütçesine sahip. Vialand’de İstanbul’un fethinin savaş sahnelerini de robotlarla canlandırılacak.

Osmanlı’daki Eyüp gibi
Gürsoy Grup CEO’su Abdurrahman Gürsoy, küresel çapta önemli bir alışveriş ve eğlence merkezi haline gelen İstanbul’un; New York, Londra ve Paris gibi dünya kentleriyle yarıştığını belirterek, şunları söyledi: “Vialand, İstanbul’un sahip olduğu bu özelliği destekleyen ve çok önemli katkılar sunan bir proje. Dünyadaki örnekleriyle yarışacak bu projeyi, konumu ve gelişimini de göz önüne alarak, İstanbul’un kalbi olarak nitelendirdiğimiz Eyüp’te inşa ediyoruz. İstanbul’un ana ulaşım akslarını oluşturan E5 ve TEM çevreyollarından kolaylıkla ulaşılabilen Eyüp, Osmanlı döneminde en önemli kamusal eğlence alanlarını bünyesinde barındıran bölgeydi. Kentin manevi sembolleri de yine Eyüp bölgesinde yoğunlaşıyordu.”

Yılda 30 milyon ziyaretçi
Türkiye’de birçok yatırımcının hayali olan bir projeye imza attıklarını ifade eden ViaDMC Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Bayraktar ise “Vialand projesi kapsamında 30 milyonluk insan hareketi bekliyoruz. Türkiye’de eğlence sektöründe bugüne kadar yapılmayanları ilk kez burada gerçekleştireceğiz” dedi. Vialand’in 100 futbol sahası büyüklüğünde olduğunu dile getiren Bayraktar, “Alışveriş caddeleri bünyesindeki 140 bin metrekare kiralanabilir ticari alanı, 5 bini kapalı, 3 bini açık olmak üzere toplamda 8 bin araçlık otopark kapasitesi ve hedeflediği geniş marka yelpazesiyle her yaş ve zevk grubuna uygun alternatifler sunacak. Tema park denildiğinde akla gelen dünyanın önde gelen markalaşmış merkezleriyle temas halindeyiz” diye konuştu.

Rakamlarla Vialand
Yapımına 2011 Eylül ayında başlandı.
23 Nisan 2013 tarihinde tamamlanması planlanıyor.
1 milyar lira yatırımla gerçekleştiriliyor.
Projenin inşa aşamasında 1000 kişiye, bitince toplam 24 bin kişi için iş yaratması bekleniyor.

Read more...

2B başvurusunu yapmayanın satın alma hakkı düşecek


Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mehmet Benli Güneş, 2B olarak adlandırılan taşınmazların kullanıcılarının, 6292 sayılı Kanun hükümlerine göre 26 Nisan 2012 tarihinden itibaren başlayan 6 aylık süre içinde ilde defterdarlıklara, ilçelerde ise mal müdürlüklerine müracaat edebileceğini, kullanıcıların başvuru yapmaması halinde, doğrudan satın alma haklarının düşeceğini söyledi.

Başvurular, belediye ve mücavir alan sınırları içindeki taşınmazlar için 2 bin lira, bu sınırlar dışında bulunan taşınmazlar için de 1000 lira bedel ve bir dilekçe ile yapılacak.

2B arazilerinin, 31 Aralık 1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden, tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık gibi çeşitli tarım alanlarının, otlak, kışlak, yayla gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen arazilerin, şehir, belde ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarının hazine adına orman sınırları dışına çıkarılması uygulaması olduğunu belirtti. 2B olarak adlandırılan alanların daha önce yapılan tespitlerinde defterdarlık ve mal müdürlüklerinde dosyaları bulunduğunu hatırlatan Güneş, vatandaşların mal müdürlüklerine veya defterdarlıklara müracaatları halinde ilan edilen listelerden 2B arazisinde hak sahibi olup olmadıklarını öğrenebileceklerini söyledi.

Read more...

‘Günde 40 kuruşa’ DASK kampanyası


Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK), Sigortacılık Haftası kapsamında düzenlediği ‘Günde 40 Kuruş Kumbarası’ etkinliğiyle Taksim Meydanı’nda ev şeklinde bir kumpara ile start verdi.

DASK Yönetim Kurulu Başkanı Selamet Yazıcı, amaçlarının vatandaşlara günde sadece 40 kuruş ayırarak evlerini ve anılarını depreme karşı güvenceye alabileceklerini hatırlatmak olduğunu söyledi. Yazıcı şunları söyledi:
“DASK olarak şu an ayda ortalama 320 bin poliçe düzenliyoruz. Bu sayıyı 500 bine çıkarırsak buna paralel olarak Türkiye’deki zorunlu deprem sigortalı konut sayısı da 6 milyona yükselecek. Orta vadeli hedefimiz, hem deprem ve sigorta bilincini artırmak üzere hayata geçirdiğimiz projelerle hem de yeni kanunla 5 yılda sigortalı konut sayısını 10 milyona çıkarmak.”


Read more...

Aksa Çin’i jeneratör üssü yaptı


Kazancı Holding bünyesindeki Aksa Jeneratör, Çin’in doğusundaki Ciangsu eyaletinin Çangcou şehrinde dünyanın en büyük üretim kapasiteli jeneratör fabrikasının açılışını yaptı.

Aksa Jeneratör Yönetim Kurulu Başkanı Necati Baykal, Çin’de açılan yeni fabrikanın dünyadaki ana üretim merkezlerinden biri olacağını söyledi. Baykal, dünyanın en büyük ilk beş jeneratör üreticisinden biri olan Aksa’nın bu yılın sonunda ABD’de de bir fabrika açacağını kaydetti. 2007 yılından bu yana Çangcou’da jeneratör üretimi yapan Aksa’nın yeni fabrikası, yılda 24 bin parça üretim kapasitesiyle dünyanın en büyük jeneratör fabrikası oldu. 400 üretici firmanın bulunduğu 1.5 milyar dolarlık Çin jeneratör pazarında 2008 yılından bu yana senelik ortalama 110 milyon dolarlık ihracat yapan firmanın Çin’deki yeni fabrikası 100 bin metrekarelik alan üzerine kuruluyor. Aynı zamanda Çin’den en çok jeneratör ihracatı yapan Kazancı Holding bünyesindeki Aksa Jeneratör’ün yeni açtığı fabrikada 350 kişi çalışacak.

Enerji sektörü lokomotif oldu
Aksa Jeneratör Yönetim Kurulu Başkanı Necati Baykal, “Çin’de yeni açılan fabrikanın kendileri için dünyadaki ana üretim merkezlerinden biri olacağını” belirterek, “Çin ekonomisi, uzun yıllardır hızlı ve istikrarlı bir şekilde büyümekle kalmayıp, teknolojik gelişmeleri ile de dünyanın en önemli ülkesi haline geldi. Sözkonusu olumlu gelişmeler ile Çin’in gelecekte dünya ekonomisine yön vereceğine inanıyoruz” diye konuştu.

EPDK Başkanı Hasan Köktaş ise konuşmasında, “Son 10 yıldaki hızlı gelişmeler ile Türkiye enerji sektörünün, Türkiye ekonomisinin gelişmesinde lokomotif işlevi görmeye başladığına” dikkati çekerek, “Çin’de bir Türk şirketi tarafından dünyanın en büyük jeneratör üretim kapasitesine sahip fabrikasının kurulmuş olması, ülkemiz ve enerji sektörümüzün ne kadar geliştiğinin çok somut bir göstergesi” ifadelerini kullandı.

Yeni ortaklıklar kuruluyor
Çangcou ziyaretinin ardından Pekin’e giderek Çinli girişimcilerle Türkiye’deki yatırım olanaklarına ilişkin temaslarda bulunacağını da söyleyen Köktaş, “Türk - Çin ortaklığında ülkemizde kurulacak dev bir kömür santrali yatırımı için imza atacaklarını” sözlerine ekledi.
Açılış törenine Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Murat Salim Esenli, Enerji Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Zafer Benli ve Çinli yetkililer katıldı. Açılışın ardından Aksa yöneticileri, davetli ve basın mensuplarına fabrikayı gezdirerek bilgi verdi.

Ürettiğinin yarısını ihraç ediyor
1968 yılında Ali Metin Kazancı’nın kurduğu elektrikli motor fabrikasıyla üretim yolculuğuna başlayan Aksa, 1984 yılında ilk jeneratörünü üretti ve kısa zamanda elektrik enerjisi temini için makine ve donanım üretimi konusunda uzmanlaşarak, dünyadaki sayılı jeneratör üreticilerinden biri oldu. 1994 yılında Aksa topluluğu, Kazancı Holding adı altında holdingleşti. Türkiye jeneratör pazarının lideri olan Aksa, Türkiye’nin en büyük 200 sanayi kuruluşu ve ihracatçı firması arasında yer alıyor.
Aksa Jeneratör, İstanbul ve Changzhou’da bulunan üretim tesislerinde 1 kVA ile 2500 kVA arası benzin, dizel ve doğalgaz yakıtlı jeneratörler, marin yardımcı jeneratörleri, aydınlatma kuleleri ve jeneratör donanımları üretiyor.

Üretiminin yüzde 50’den fazlasını ihraç eden Aksa Jeneratör, Asya, Avrupa ve Afrika’da bulunan 12 ofisiyle hizmet veriyor. Doğalgazlı jeneratörlerin dünyadaki ilk üreticilerinden olan Aksa Jeneratör’ün, senkron jeneratör projelerinde tartışmasız üstünlüğü bulunuyor. Aksa Jeneratör, Ar - Ge yatırımları ile daha düşük yakıt sarfiyatlı, daha düşük ses seviyeli ve çevre dostu jeneratörler üzerinde çalışıyor.

Read more...

Türk Telekom Arena yanına 200 metrelik kule


Son dönemde iddialı projeler geliştiren Nurol GYO büyük bir sürpriz daha yaparak Seyrantepe’de anlaşmaya vardı. Birçok yatırımcıyı çeken ve gökdelenlerin yükseleceği bölgeye Nurol da 200 metrelik kule dikecek

2 yıl önce büyüme kararı aldıktan sonra ardı ardına projeler açıklayan Nurol GYO’nun son adresi Seyrantepe oldu. Firma, İstanbul’un gökdelenler diyarı olması beklenen Seyrantepe bölgesinde aldığı arsadaki projeyi ilk kez Milliyet okuyucularına duyuruyor.

Nurol GYO Genel Müdürü Musa Aykaç, Seyrantepe’de 9 bin 500 metrekarelik arsada hasılat paylaşımı modeliyle yeni projeye başladıklarını belirterek, “Şu anda boş duran arsanın ruhsatı da hazır. Her an satışa başlayabiliriz” dedi. Aykaç projede ofis ve rezidans yapacaklarını ifade ederek, “200 metre yükseklikteki projenin inşaat alanı 107 bin 978 metrekare olacak. Ağırlıkla ofis yapacağız. Kısa süre içinde inşaata ve satışa başlamayı planlıyoruz” dedi. Mimari projesi Hakan Kıran tarafından çizilen projenin yüzde 54’ünün Nurol GYO’ya ait olduğunu anlatan Musa Aykaç, projeye yapacakları toplam yatırım bedelinin ise 105 milyon dolar olduğunu kaydetti.

Gökdelenler bölgesi olacak
Maslak’ın hemen arkasında yer alan Seyrantepe, Galatasaray’ın stadı olan Türk Telekom Arena’nın yapılmasıyla yükselişe geçti. Metro bağlantısı bölgeyi daha da yükseltirken, inşaatı süren Şişli Etfal Hastanesi bölgeyi çekim merkezi yapabilecek büyüklükte. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yeni hizmet binası da hemen stadın karşısında yapılırken, bölge adeta özel sektörün akınına uğruyor. Seyrantepe’de Ağaoğlu, Avrupa Konutları, Eroğlu, Taşyapı gibi firmaların çok büyük projeleri bulunuyor.

Musa Aykaç, Nurol GYO’nun son iki yılda büyük bir gelişim gösterdiğini belirterek, Mecidiyeköy’deki Nurol Tower, Basın Ekspres Yolu’ndaki medya Towers ve son olarak aldıkları Seyrantepe projesinin bu büyümede önemli pay sahibi olduğunu söyledi.

600 milyon dolar yatırım
Bu üç projede toplamda 600 milyon dolara yakın yatırım yapacaklarını vurgulayan Aykaç, “Yatırımlarımızı aralıksız sürdürüyoruz. 2015 yılına kadar ilk 5 GYO arasına girmeyi hedefliyoruz. 2 yıl önce 23. sıradaydık, bugün ise 13. sıraya geldik. Hisse değerimiz de 6-7 kat arttı. Bu gidişle hedefimize ulaşacağız” dedi. Gayrimenkul piyasasının önemli oyuncularından biri olup dinamikleri değiştirmek istediklerini vurgulayan Aykaç, “Halka açık bir şirketiz ve küçük yatırımcılar bizim için önemli. Onlara da kazandırmak istiyoruz” diye konuştu.

NAKO’da hasılat paylaşımı
Musa Aykaç, gündemlerindeki bir diğer arsanın ise Zeytinburnu Ambarlar’daki İstanbul Nakliyat Ambarları İşletme Kooperatifi’nin (NAKO) arsası olduğunu söyledi. 232 nakliye ambarının bulunduğu arsayla ilgili görüşmelerin sürdüğünü ifade eden Aykaç, projede Mesa Mesken ve TAO Gayrimenkul ile ortak olduklarını da açıkladı. Aykaç, anlaşma oranının epey bir yükseldiğini vurgulayarak, “Orada anlaşırsak hasılat paylaşımı yapacağız. 128 dönümlük arsada 340 bin metrekare inşaat alanı olacak” dedi.

Basın Ekspres’de ‘temapark’
Musa Aykaç, firmanın gayrimenkule ağırlık verme kararı almasıyla birlikte önemli projelere başladığını belirterek, “Politikamızı gelişmiş bölgeler üzerine kurguluyoruz. Şehrin merkezi yerlerinde sorunu olmayan arsaları satın alıp yatırım yapıyoruz. Gelişme potansiyeli olan bölgeler ilgi alanımıza girmiyor” dedi. Aykaç, geçtiğimiz aylarda satın aldıkları Hürriyet Medya Tower’ın arsasında ise temmuz ayında yıkımlara başlayacaklarını belirterek, yılsonuna kadar satışa başlayacaklarını açıkladı. Projede konut, ofis ve mağazaların yanı sıra, sağlık merkezi, otel ve temalı park da olacağını söyledi. Aykaç, Öncüoğlu Mimarlık tarafından çizilecek projenin bölgeye farklı bir dinamik kazandıracağını da söyledi.

Nurol Tower’a yabancı talip
Musa Aykaç, bir diğer projelerinin ise Çağlayan’daki Nurol Towers olduğunu belirterek, temel atma seviyesine geldikleri projeye yabancılardan toplu satın alma talebi de geldiğini anlattı. Ev-ofis konseptindeki projede toplamda 243 birimi satışa çıkaracaklarını açıklayan Aykaç, “70 ile 200 metrekare arasında ünitelere yer vereceğiz. Metrekare fiyatımız ise 6 bin 200 dolar seviyesinde. Projedeki çarşı ve ofisleri ise satmayacağız” dedi. Projenin adliye sarayına yakın olması nedeniyle avukatlardan yoğun talep aldığını anlatan Aykaç, projeyi 2014’te teslim etmeyi planladıklarını söyledi.

Read more...

Şişhane Park


İstanbul'un gözde eğlence ve konut alanlarından Şişhane'de, bir proje daha görücüye çıkıyor.

Kentte büyük projeler tartışmaların gündemini oluştururken, küçük ölçekli fakat mekansal öneme sahip projelerin çoğu, biz farkında olmadan bitme aşamasına geliyor. Şanal Mimarlık tarafından tasarlanan Şişhane Park bunlardan biri.

Şişhane'de İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) binası önünde bulunan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yap-işlet-devret modeliyle ihale edilerek Karaköy Gayrimenkul Yatırımları AŞ'ye kiralanan arazi Şişhane Park olarak hizmet verecek. Yeraltında ise 6 katlı ve yaklaşık 800 araçlık bir otopark alanı olacak.

Projenin mimarı Murat Şanal, Şişhane Park'ın sivil toplum kuruluşlarına danışılarak, bizzat Kadir Topbaş'ın kullanılabilir meydan arzusu doğrultusunda geliştirilmiş ve Beyoğlu ilçesinde ikinci bir meydan yaratacak olmasıyla önemli bir proje olduğunu belirtiyor.

Yaklaşık 25 milyon dolarlık yatırımla 30 bin metrekare inşaat alanı üzerinde inşa edilecek olan Şişhane Park, Haliç manzaralı seyir terasları, tiyatro ve sergileme alanlarına ev sahipliği yapacak. Projenin 2013 yılında tamamlanması bekleniyor.

Read more...

25 Mayıs 2012 Cuma

Barakaya tıktık seni Gelivera


Giresun'da Gelivera Vadisi'ne yapılan baraj nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kalan köylüler, ormanda barakada yaşıyor.

Giresun ile Gümüşhane sınırlarında yer alan Gelivera Köyü, yapılan baraj nedeniyle sular altında kalınca köylüler kurtarabildiği eşyalarını vadinin yükseklerine çıkardı. Şehirde bir akrabası olan ya da ev tutabilenler köyü terk etti. Ancak bu imkânı olmayanlar, çaresizlik içinde kendi yaptıkları barakalarda yaşamaya başladı.
Yaklaşık 1000 yıllık geçmişi olan Gelivera, adı ‘Koyverdun gittun benu’ diye türkülerde geçen bir köy. Yeni adı ‘Sapmaz’ olan 142 hanelik köyde 91 hane, barajın yapımına karşı dava açmış olsa da tüm köylü evlerini terk etmek zorunda kaldı. Köylülere evlerinin ve arazilerinin bedelleri ödendi. Ancak yüzyıllarca yaşadıkları yurtlarını terk edemeyen Geliveralılar dağa taşa kurdukları barakalarda yaşamaya devam ediyor. Köyde yaşayanlara telefonla ulaşmak mümkün değil. Köylülerin bir kısmı Giresun merkeze, kimisi de başka köylere sığınmış durumda. İzzet Durdu da başka köye sığınanlardan biri. Durdu, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Bize yer göstermediler. Bizi kandırdılar. Bankaya para yatırdılar. ‘Alın parayı yoksa mahkeme kararıyla el konulur’ dediler. 30-40 dönüm arazim vardı. 40-50 bin TL para yatırmışlar. Sadece patates ekili alanım 200-300 bin TL ederdi. Bizi yerimizden yurdumuzdan ettiler. ‘Boşaltın’ dediler. Son ana kadar boşaltmadık. Su gelince mecburen kaçtık. Köydekiler çadırlarda, barakalarda duruyorlar. Bizim gibi bir yer bulanlar gitti. ”

‘Bizi kandırdılar’
Giresun ’a yerleşen Hulusi Bilgin de, akrabalarının köyde çadırlarda ve barakalarda yaşadığını belirterek, “Kimse yardım etmiyor. Şirket söz verdiği konteynirleri yapmadı. Çaresizlik içindeler” diyor. Bahri Kara ise 70 yaşında. Ailesinin köyde 500 yıllık bir geçmişi olduğunu söylüyor:
“Yaşayacak bir yerimiz yok. Her şeyimiz sular altında. Hiçbir yer göstermediler. 500 yıllık hayatımız, hayalimiz yok oldu. Su altında kaldık. Baraka yaptık. Brandaların altına koyduk eşyaları. Giresun ’a gidiyoruz yatmaya şehre. Eşyalarımızı bile kaçıramıyoruz. Valiliğe, kaymakama çıktık. Herkes bir şeyler yapacağız diyor ama kimse bir şey yapmıyor. Bizi kaderimizle baş başa bıraktılar. Barajı yapan şirket koyneynir yapacağını söyledi. Ancak konteynirler de kar ve yağmur sularıyla doldu. Zaten 5 konteynir vardı. Bize de bir miktar para verip evimize el koydular. ‘Parayı almazsan Hazine el koyar’ dediler. Dava açtık. Gelsin vali halimizi yerinde görsün. Biz insan değil miyiz? 70 yaşındayım ve her gün ağlıyorum.”

Read more...

Bond 007 - Esnaf 000


Dünyaca ünlü James Bond serisinin son filminin bazı sahnelerine ev sahipliği yapan Adana'da umutlar tersine çıktı.

Dünyaca ünlü James Bond serisinin son filmi "Skyfall"un bazı sahnelerine ev sahipliği yapan Adana'da, bazı kesimler çekimlerin kentin tanıtımına katkı sunacağı umut ederken, bazı esnaf ise kapanan cadde ve sokaklar nedeniyle sıkıntılı günler yaşadıklarını belirtti.

Bugüne kadar 1,5 milyarın üzerinde seyirciye ulaşan James Bond filmlerine dünyanın çeşitli ülkeleri ve şehirleri ev sahipliği yaparken, serinin son filminin çekimleri için İstanbul'un yanı sıra Adana tercih edildi.

Yazar Ian Fleming tarafından 1952'de yaratılan '007' kodlu İngiliz ajanın maceralarının anlatıldığı James Bond serisinin son filmi 'Skyfall'un Adana çekimleri iki etapta tamamlanırken, yaklaşık 1 ay süresince kentin değişik noktalarında cadde ve sokaklar trafiğe kapatıldı.

Bu nedenle Adana esnafı '007' koduyla tanınan James Bond'un çekimlerinden beklediği ekonomik katkıyı bulamadı.
Adana Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Kazım Barışık yaptığı açıklamada, James Bond filminin bir bölümünün Adana'da çekilmesinden dolayı bazı esnafların sıkıntılı günler yaşadığını, bu anlamda esnafa ekonomik bir katkısının olmadığını söyledi.

Barışık, filmin kültürel tanıtıma katkı sağlayabileceğine değinerek, şunları kaydetti:
"Bond filminin bir bölümünün Adana'da çekilmesinin bölgeye kültürel tanıtım manasında katkısı oluyor. Bunu bir dezavantaj olarak değerlendiremeyiz. Ben de film setinin çekimleri için kapatılan yolların olduğu yerde oturuyorum. Trafiğin kapatılması gibi bazı sıkıntılar çektik ama o sıkıntıları çekmeseydik bölgemizin tanıtımı da olmazdı. Fakat ekonomide bir katkıyı gördüm dersem yanlış söylerim. Nerede kaldılar, nerede yemek yedilerse oralarda bir etkisi oldu. Ama çekimlerin yapıldığı çevredeki küçük esnafa bir katkısı olmadı. Adana geneline de büyük katkısı olmadı."

"Her şey herkesin yararına bir anda olmuyor"
Adana Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Süleyman Sönmez de yolların kapatılmasından dolayı bazı esnafın mağdur olduğunu, ancak, bunun geleceğe dönük kazançlar getireceği düşüncesiyle bunun hoşgörüyle karşılanması gerektiğini belirtti.

Kentteki küçük esnafın çekimler nedeniyle mağdur olmuş olabileceğini anlatan Sönmez, "Bölgemizin tanıtımı açısından güzel bir gelişme olsa da filmin çekilebilmesi için yolların kapatılmasından dolayı bazı esnaflarımız mağdur olmuş olabilir. Gönül ister ki bunlar olmasın" dedi.

Olaya iyi tarafından bakılması gerektiğini aktaran Sönmez, şöyle devam etti:
"Her şey, herkesin yararına bir anda olmuyor. Mutlaka böyle bir projenin gerçekleştirilmesinde yolun kapanması gerekecek, yolun kapanmasından dolayı esnafın mağduriyeti olacak. Adana'da çekilen bölümlerini görmedik, nasıl yansıyacak bilmiyoruz. James Bond serisi 50 yıldır dünya genelinde ilgiyle izlenen sinema klasiğidir. Umut ediyorum ki Adana'nın olumlu görüntüsünü gösteren bir bölüm olur. Umarım çekimler sırasındaki esnafın kaybı film bittikten sonra kazanca döner. Esnaf çekim sürecinde sokakların kapatılması nedeniyle sıkıntılı günler yaşadığını kabullenelim. Ama, bunun gelecekte faydaya dönüşeceğini umut ediyoruz. Dünyada ilgi gören aktivitelerin Adana'da yapılmış, filmlerin bu kentte çekilmiş olmasını önemsiyorum. Tabii ki olumsuzluklar oldu, ama olumlu yönleri de olacağını umuyorum."

Sönmez, özellikle bu tür yapımların ulusal bazda ülkenin tanıtımına olumlu katkılar sunabileceğini belirtti.

Read more...

Depremde bina yıkılmasını önleyen 'damper'


ODTÜ Mühendislik Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dicleli, mevcut bina ve köprüleri deprem etkisine karşı koruyan bir cihaz geliştirdi. Dicleli, cihazın önemli yapıların korunmasında çözüm olacağını söyledi.

ODTÜ Mühendislik Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Dicleli, mevcut bina ve köprüleri deprem etkisine karşı koruyan 'Deprem Enerji Sönümleyici' cihazı geliştirdi. Cihaz için Dünya Patent Organizasyonu'ndan patent için teknik onay alındı.

Çelikten yapılan cihazın monte edildiği bina ve köprülerde, deprem enerjisi yapıyı ayakta tutan kolon, kiriş gibi esas yapı elemanları tarafından değil, damperler tarafından emiliyor ve böylece yapının yıkılması engelleniyor.

'Deprem Enerji Sönümleyici' isimli buluş, ODTÜ'deki araştırmalardan ticari hale dönüştürülen ilk araştırma ürünleri arasında yer alıyor. Buluş için ana konusu yapı malzemeleri olan Alman Maurer Söhne GmbH&Co. KG firması ile lisans anlaşması yapıldı.

Yapılarda oluşacak hasar ve buna bağlı can kaybının, yapının temelden ayrılarak temel ile yapı arasına kayıcı yüzeyler ile birlikte monte edilen ve damper olarak adlandırılan cihaz tarafından önlenebileceğini belirten Dicleli, "Bu damperlerin monte edildiği yapılarda, deprem enerjisi yapıyı ayakta tutan kolon, kiriş gibi esas yapı elemanları tarafından değil, deprem etkisi altında temel seviyesinde ötelenen damperler tarafından emilir ve yapının hasar görmesi engellenir. Başka bir deyişle hasar yapıda değil damperlerde meydana gelir" dedi.

Damper nasıl çalışıyor
Dicleli, 'MRSD' adı verilen damperin deprem enerjisini sönümlemek üzere üç yıllık aralıksız bir bilimsel çalışma sonucunda geliştirildiğini de anlattı:

"Damper, üstte ray sistemi ve altta enerji emici sistem olmak üzere iki ana kısımdan oluşuyor. Enerji emici sistem, sekiz çelik silindirden oluşuyor. Çelik silindirler altta bir bağlantı plakasına sabitleniyor, üstte ise sekiz çelik kol ve bu kollara bağlı kayıcılar vasıtasıyla ray sisteminin içerisine oturuyor.

Ray sistemi, bina ve köprülerde üst yapıya, enerji emici sistem ise binalarda temele, köprülerde ise ayaklar üzerine monte ediliyor. Deprem sarsıntısı esnasında ray sistemi ve enerji emici sistem arasında oluşan göreli yatay ötelemeler nedeniyle enerji emici silindirler çelik kolların hareket etmesiyle birlikte dönerek enerji emer ve yapı elemanlarında oluşacak hasarı sınırlıyor. Başka bir deyişle, hasar binada değil enerji emici silindirlerde oluşuyor."

Prof. Dr. Dicleli, damperlerin Japonya, Yeni Zelanda ve ABD'de 1970'li yıllardan beri yaygın şekilde kullanıldığını dile getirerek, çelikten imal edilen damperin ise piyasada pazarlanan teflon alaşımlı kayıcı malzemelerden ve lastikten yapılmış yabancı kaynaklı bu ürünlere kıyasla çok daha iyi bir performansa sahip olduğunu belirtti.

Cihazın mevcut teknolojilerin aksine çevre faktörlerinden etkilenmediğini, bu nedenle çok sıcak ya da soğuk iklimde yüksek performansla çalıştığını anlatan Dicleli, ayrıca çelikten imal edildiği için aşınma göstermediğini söyledi.

Mevcut teknolojide 25-50 yıl
Dicleli, damperlerin servis ömrünün mevcut teknolojilerde 25-50 yıl arasında değişirken, yeni teknolojilerinde 125 yıl olduğunu belirtti.

Teknolojilerinin daha çok hastane, bilgisayar ekipmanlarının bulunduğu önemli yapılar, data merkezleri, askeri ve devlet yapıları, müzeler gibi önemli yapılarda binanın temeline basit kayıcı mesnetlerle birlikte yerleştirilebileceğini söyleyen Dicleli; teknolojinin henüz apartmanlara ve küçük evlere temel seviyesinde koymak için ekonomik olmadığını ancak cihazın diğer bir versiyonunun bu tür binalarda yapısal çerçeve sistemine yerleştirilebileceğini de dile getirdi.

Cihazın Münih Askeri Üniversitesi'ndeki testleri başarıyla geçtiğini belirterek "Testlerimiz tamamlandıktan sonra cihaz tamamen ticari hale gelebilecek" diyen Dicleli; Dünya Patent Organizasyonu'ndan patent onayını elde ettiklerini ifade etti. Prof. Dr. Dicleli; ABD, Avrupa, Çin, Japonya, Hindistan ve Rusya'dan patent alma girişimlerine ODTÜ Teknokent aracılığıyla başladıklarını da sözlerine ekledi.

Read more...

Avrupa Konutları Florya'yı tamamladı


Avrupa Konutları, Florya’da inşa ettiği 'Avrupa Konakları Florya Projesi’nde teslimatlar tamamlandı. Projede, kalan sınırlı sayıdaki daire için son bir kampanya başlatıldı.

Avrupa Konutları, erken teslimat geleneği ile Avrupa Konakları Florya Projesi’ni bir sene içinde tamamlayarak, teslimatları gerçekleştirdi. Projede, kalan sınırlı sayıdaki daire için özel faiz avantajı uygulanıyor.

Avrupa Konakları Florya Projesi’nde daire sahibi olmak isteyenler, 12-60 ay vade için yüzde 0.98, 61-120 ay için yüzde 1.01 faiz avantajıyla son kampanyadan faydalanabilecekler.

Florya Atatürk Ormanı’nın hemen yanında hayata geçirilen ve toplam 80 konuttan oluşan projede sekiz blok ve üç farklı konut tipi bulunuyor.

Avrupa Konakları Florya’da, 215 metrekare bahçe katı 4+1 daireler 1 milyon 740 bin TL ile 1 milyon 820 bin TL, 235 metrekare ara kat 4+1 daireler 1 milyon 970 bin TL ile 2 milyon 200 bin TL, 405 metrekare çatı katı 5+2 dublex daireler 3 milyon 330 bin TL ile 3 milyon 490 bin TL arasında değişiyor.

Projenin sosyal tesislerinde kapalı yüzme havuzu, fitness salonu, sauna, Türk hamamı ve aerobik salonu bulunuyor.

Read more...

İnşaat malzemesi fiyatında yüzde 12 artış


İMSAD, inşaat malzemesi fiyatlarının yılın ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,07; bir önceki yılın aynı dönemine göre ise yüzde 11,89 oranında arttığını duyurdu.

İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği İMSAD'ın Mayıs ayı aylık inşaat sektörü değerlendirme raporuna göre, emtia fiyatlarındaki artışın sınırlanması nedeniyle önceki dönemlere oranla daha sınırlı bir yükseliş gerçekleştiren inşaat malzemesi fiyatları yılın ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,07, bir önceki yılın aynı dönemine göre ise yüzde 11,89 oranında arttı.

Genel inşaat maliyetlerindeki artış oranı yüzde 1,25 düzeyinde oluşurken, sanayi üretimi başlığı altında inşaat malzemeleri sanayisine yönelik bilgi veren metalik olmayan diğer mineral ürünleri imalatında düşüş hızı son aylarda yavaşlama gösterdi. Buna göre yılın ilk 3 ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre kaydedilen düşüş yüzde 11,62, yüzde 11,91 ve yüzde 4,36 olarak gerçekleşti. Raporda, "Her ne kadar düşüş hız kesse de yılın ilk çeyreğinde sektörde daralma yaşandığı unutulmamalıdır." ifadelerine yer verildi.

İMSAD raporunda, inşaat sektörünün bir süredir beklediği yasalar arka arkaya çıktığını ifade ederek şu görüşlere yer verdi:

"2B yasası, yabancılara mülk satışı ve kentsel dönüşüm projeleri ekseninde oluşan beklentilerin realize olması sonrasında bu gerçekleşmelerin rakamlara yansıması yılın ikinci yarısında görülecektir. Bununla birlikte global krizin mevcut rakamlar üzerindeki etkisi sürmektedir. Bu doğrultuda baz etkisinden arındırılmış rakamlarda inşaat üretiminde ivme kaybının yavaşladığı görülmektedir. Çeyreklik dönemde açıklanan inşaat maliyetleri verileri de bu görüşü desteklemektedir."

Genel maliyetlerle, malzeme fiyatları arasındaki korelasyonun oldukça yüksek olduğunun altı çizilen raporda konuya ilişkin şu değerlendirmeler yer aldı:

"Bunun nedeni bina üretimi sürecinde inşaat malzemeleri maliyetlerinin ağırlığının yüksek olmasıdır. İnşaat malzemesinin maliyet yapısında emtia fiyatlarının ağırlığı düşünüldüğünde sektöre ilişkin maliyet analizinde emtianın önemi göze çarpmaktadır. 2011 yılının dördüncü çeyreği bu açıdan fiyatlardaki artışı sınırlandıran bir rol oynamıştır.

2012'nin ilk çeyreğinde emtia fiyatlarındaki artışın sınırlanması nedeniyle önceki dönemlere oranla daha sınırlı bir yükseliş gerçekleştiren inşaat malzemesi fiyatlarında 2012'nin ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,07, bir önceki yılın aynı dönemine göre ise yüzde 11,89 oranında artış kaydedilmiştir. Genel inşaat maliyetlerindeki artış oranı ise yüzde 1,25 düzeyinde oluşmuştur. 2011'in dördüncü çeyreğinde yüzde 0,46 artan işçilik maliyetleri dördüncü çeyrekte yüzde 1,87'lik çıkış göstermiştir."

Read more...

Mersin Yapı ve Emlak Fuarı başladı


70 firmanın katılımıyla 6 bin metrekarelik alanda düzenlenen fuarda, bu yıl ilk kez doğal gaz tesisatları da yer aldı

Bu yıl 6'ıncısı gerçekleştirilen "Mersin Yapı ve Emlak Fuarı" başladı.

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ve Forza Fuarcılık ve Organizasyon Hizmetleri A.Ş işbirliğinde düzenlenen fuar, 6 bin metrekarelik alanda gerçekleştirildi ve fuarda 70 firmanın standı yer aldı. Arıtma tesislerden ısıtma-soğutma sistemlerine, ahşap koruma malzemelerinden elektrik aksamlarına kadar 30'dan fazla kalemde ürünün sergilendiği fuarda bu yıl ilk kez doğal gaz tesisatları da sergilendi.

Vali Hasan Basri Güzeloğlu, fuarın açılışında yaptığı konuşmada, Mersin'in değerleri buluşmalara ve sektörel birlikteliklere sahne olduğunu, fuarın da bu anlamdaki en üst düzeydeki organizasyon olduğunu söyledi.

Yapı ve emlak alanının gerek Mersin gerekse Türkiye için önemli bir sektör olduğunu anlatan Güzeloğlu, "İstihdam dahil olmak üzere dayanıklı tüketim mallarına kadar uzanan temel sürecin belirleyicisi ve hızlandırıcısı bir sektördür. Mersin yapı anlamında gerek konut, gerek ofis anlamında değerli bir merkez" dedi.

Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ekonomisine girme iddiasını şimdiden gerçekleştirebilmek için çaba sergilediğini dile getiren Güzeloğlu, şunları kaydetti:

"2023 hedeflerinde 7,5 milyon konut ihtiyacı görülüyor. Yeni konutların yapılması gereği de raporlarda karşımızda çıkıyor. Bunun 4 milyonu, nüfus artışı ve kentleşme gereklerinden, geri kalan kısmı da kentsel dönüşümden olacak. Bu büyüklükteki yapı stoku çerçevesinde baktığımız zaman bundan etkilenecek ve yeni konut artışı pastasının pay alacak kentlerinin başında da Mersin yer alıyor.

Son olarak, Mersin'i etkileyen gelişme, hükümetin çıkardığı mütekabiliyet yasası. Yani yabancıların Türkiye'de konut edinmesinin artık mümkün olması. Bu noktada yapılan tüm değerlendirmelerde ve yaptığı perspektifte Mersin bu olayın gerçekleşeceği kentlerin başında yer almaktadır."

MTSO Başkanı Şerafettin Aşut da, kesintisiz olarak fuarın 6'ıncısını gerçekleştiriyor olabilmenin sevincini yaşadıklarına işaret etti.

İnşaat ve konut sektörünün önemine değinen Aşut, böylesine önemli bir sektörün temsilcilerini bir araya getirerek, kentin tanıtımına ve ekonomik hayatına katkı sağladıklarını vurguladı.

Konuşmaların ardından fuarın açılışını gerçekleştiren protokol üyeleri, stantları gezdi.

Read more...

Ayancuk.Com - Guncel Haberler

Ayancuk.Com

Ayancuk.Com

  © Blogger templates Psi by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP